Bir danışanım ile şirketinin marka yönetimi üzerine sohbet ediyoruz. Yüzünde ki ifade tam anlamıyla sıkışıklık duygusu,
Dayanamayıp soruyorum,
Size kendinizi sıkışmış hissettiren ne?
Birden durup yüzüme bakıyor, Nasıl anladın?
Sessizce bekliyorum,
Bir an duraklayıp devam ediyor,
Bizim iş yapış şeklimiz hep böyleydi, ben bunun en doğru ve kesin yöntem olduğuna dair, defalarca konuşma yaptım,
ama şimdi gözüme o kadar net görünmüyor ve bu beni çok sıkıyor.
Yaşadığımız deneyimler bize bazı dersler verir, bazıları çok işimize yarar,
bazıları ise sadece genelleme yaparak tembelleşmemize neden olur.
Böyle yaparsa şöyle dersin, o da zaten bunu anlar,
Asla fazla samimi davranma, gizemli olmak iyidir,
bu zaten hep böledir, iki iki daha dört,
Sonra bir gün gelir senin iki'nin şekli, hali tavrı değişir, toplarsın, çarparsın bir türlü dört etmez,
işte hayat burada başlar.
Kendin olmak için fırsat sunar,
ezberi boşver,
baştan hesap yap,
daha önce ne olduğuna bakma,
bugüne güven,
yola yeniden başla,
bunu külfet olarak değil maceran olarak sahiplen,
beğenmediklerini at, sevdiklerini davet et,
der!
Kesin ve Asla'lar arasında,
özenle inşa ettiğimiz dev duvarlar arasında
Sıkışık, karmaşık sözde konfor alanlarımızda kendimizi unutuyoruz.
Oysa ruhumuz alan istiyor, özgürlük istiyor,
deneyip yanılmak, sonunda öğrenmek, bazen beğenmek
bazen de bu benlik değilmiş deyip vaz geçmek istiyor.
En güvensiz gelen birden en güvenlisi en konforlusu oluyor.
İşte bu yüzden
Hepinize bol
“Bir kez daha düşünelim”
“Neden Olmasın”
“Deneriz”
“Hallederiz”
“Hayırlısı”
dolu günler dilerim:)