Ne zaman tatil dönemi başlasa, Yunan Adaları Türkiye‘den turist akınına uğruyor. Adaların güzelliğinden mi yoksa eskiden bizimdi o yüzden mi bilemem ama artan Euro bile Yunan Adaları’na olan ilgiyi azaltmaya yetmedi. Yunan Adaları deyince akla daha çok Thasos, Kos, Midilli, Sakız ve Samos gelse de ben size bu yazıda Mykonos’u anlatacağım.
Mykonos, Kiklad takım adalarının en güzellerinden biri ve kesinlikle en hareketli ve lüks olanı. Yalnızca Avrupa Birliği’nin değil şu anda dünyanın da en gözde turizm ve eğlence noktalarından biri. Eğlence hayatının yanında masmavi denizi ve altın rengi plajlarıyla bu ünü bana göre fazlasıyla hak ediyor.
Mykonos adı ‘kaya kütlesi’ ya da ‘kayalık’ anlamlarına geliyor. Mitolojiye göre, Mykonos’un oluşumu Herkül’ün devlerle savaşına dayanıyor. Herkül, savaş sırasında devleri denize fırlatıyor; bu devler, kocaman kaya parçalarına dönüşerek Mykonos’u oluşturuyor. Hazır tarihten bahsetmişken, bu güzel adanın 1453’ten 1832’ye kadar Osmanlı hakimiyetinde kaldığını da hemen söyleyelim.
Nerede kalınır?
Yolunuzu Mykonos’a düşürdüğünüzde, konaklama için nereyi seçeceğiniz, nasıl bir tatil anlayışınız olduğuna göre değişir. Akşamları eğlencenin merkezine yürüme mesafesinde olmak ve oradan oraya giderken zaman kaybetmek istemiyorsanız adanın merkezinde bir yer tercih etmelisiniz. Ancak belirli saatlerde sakinlik arayanlardansanız merkez dışındaki konaklama seçenekleri daha uygun olacaktır. Konaklama fiyatları genel olarak yüksek ancak erken rezervasyon yaparak ya da pansiyonlarda kalarak bu fiyatları aşağı çekebilirsiniz.
Ben Mykonos’ta sadece iki gün kalacağım için şehir merkezinde konakladım. Şehir merkezi, zamanında korsan baskınlarına uğradığı ve beyaz evlerin bulunduğu dar sokakları rüzgardan korunmak için labirente benzer şekilde yapıldığı için oldukça keyifli bir mimari ziyafet sunuyor. Dolaşırken, gözlerinizi bembeyaz begonvillerle kaplanmış evlerden ve kireç boyalı daracık sokaklardan alamıyorsunuz. Mağazalar, barlar, restoranlar, kafeler, tavernalar iç içe bulunuyor. Türkiye’ye yakın diğer Yunan adalarını gezenler, Mykonos’a geldiğinde şunu rahatlıkla söyleyebilir: “Burası, gerçek bir Yunan adası ve tabii ki bambaşka.”
Şu anda herkesin aklına “Mykonos pahalı mı?” sorusu gelmiş olabilir...
Mykonos, ne yazık ki hem Türkiye ile hem de Yunanistan’ın diğer adaları ile kıyaslandığında pahalı bir yer. Atina’da 5 Euro’ya yiyeceğiniz fast food burada 10 Euro. Şezlong kiralamak isterseniz 6-8 Euro ödemeniz gerekiyor.
Eğer kalabalık sizi rahatsız etmez ve eğlencenin tavan yaptığı dönemde gitmek isterseniz, Temmuz ya da Ağustos’u tercih edebilirsiniz. Eğer hem rüzgardan hem de kalabalıktan rahatsız olmazsanız ve tatili de daha uyguna getirmek isterseniz, Haziran ya da Eylül aylarını tercih etmenizi öneririm.
Pelikan
görürseniz
bilin ki o, Birinci Petros’un yerine gelmiştir...
Hikayeye göre, 1950’lerde küçük bir balıkçı kasabası olan adaya yaralı bir pelikan geliyor ve bir balıkçı tarafından kurtarılıyor. Daha sonra adayı terk etmeyen ve Petros adı verilen pelikan, adaya şans getirerek gelişip ünlenmesini sağlıyor. Böylece adanın maskotu oluyor. Bu pelikan öldükten sonra da yerine diğerleri geliyor ve Mykonos sokaklarında dolaşıyorlar. Mykonos sokaklarında gezerken pelikan görürseniz bilin ki o, adanın sembolü olan Birinci Petros’un yerine gelenlerden biridir.
GECESİ GÜNDÜZÜNDEN FARKLI
Mykonos, eğlence hayatı ve plajlarıyla nam salmış bir ada olsa da bu geziyi sadece eğlenip deniz girmek olarak algılamayın. ‘Mykonos Town’ ya da Yunanca ‘Choro’ olarak bilinen adanın merkezine akşam 6-7’den önce inerseniz, hayalet bir şehre düştüğünüzü hissedebilirsiniz. Çünkü havanın kararmasıyla adım atılamayacak kadar kalabalıklaşan o labirent sokaklar, gündüzleri bomboş oluyor.
O halde nereleri görmeniz gerekiyor..?
Yel Değirmenleri, Mykonos’ta gezilecek yerler listesinin başında geliyor. 16’ıncı yüzyıldan kalma bu yel değirmenleri özellikle gün batımlarında oldukça popüler bir yere dönüşüyor. Değirmenlerin altında Yunan ezgilerini çalan müzisyenler bulabilirsiniz. Canınız bir şeyler içmek istiyorsa, değirmenlerin altındaki kafeye uğrayabilirsiniz. Burada Yunanistan’ın uzo’dan sonraki milli içeceği ‘frappe’yi deneyebilirsiniz.
‘Little Venice’ (Küçük Venedik) olarak adlandırılan bölge, Mykonos’un sembollerinden biridir. Burada, Venedik’in suyun üzerinde gibi görünen renkli evlerine benzer küçük evler sırasıyla duruyor ve bu haliyle görülmeye değer kartpostallık bir manzara sunuyor.
Paraportianı Kilisesi, iddialı ve sıradışı görünümüyle daha önce gördüğünüz kiliseleri unutturabilir. İlginç mimari yapısı ve bembeyaz görüntüsü ile Mikonos’un simge yapılarından biridir.
Delos Adası, Yunan Mitolojisi’nde Apollo ve Artemis’in doğum yeri olarak yer etmiştir. Delos Adasına merkezden kalkan teknelerle ulaşabilirsiniz.
ŞİMDİ GELELİM PLAJLARA...
Mykonos’ta 25’in üzerinde plaj bulunuyor. En ünlü plajları; Paradasise Beach, Super Parasdise Beach ve Nammos Beach (Psarou Beach)’tir. Super Paradise, ağırlıklı olarak eşcinsellerin tercih ettiği bir plaj olmasına rağmen her kesimden turisti çekmektedir. Çıplaklığın kabul edildiği plajlar arasında yer alır.
Mykonos’un merkezinden kalkan otobüsleri kullanarak plajlara çok uygun fiyatlara ulaşım sağlayabilirsiniz. Girişin ücretsiz, şezlongların ücretli olduğunu bilmenizde fayda var.
Sonuç olarak Mykonos her yıl bu kadar çok ziyaret ediliyorsa, siz neden onlardan biri olmayasınız?