Kimden bahsettiğimi hemen anladığınız öyle değil mi?
İzmirlilerden başka ne beklenebilirdi ki!
Elbette Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK.
Size bu ay ki yazımda, hepimizin bildiği, onunla ilgili, tarihi verilerden, başarılardan, zaferlerden, yüzyıllar sonrasını görebilen üstün zekâsından bahsetmeyeceğim. Sizlere, edebiyatsever, bir şiir tutkunu Mustafa Kemal’den bahsetmek istiyorum.
Edebiyatın tanımını yapan Mustafa Kemal der ki: ‘’ Edebiyat denildiği zaman şu anlaşılır: Söz ve manayı, yani insan dimağında yer alan her türlü bilgileri ve insan karakterinin en büyük duygularını, bunları dinleyenleri veya okuyanları çok alakalı kılacak surette söylemek ve yazmak sanatı. Bugün içindir ki edebiyat, ister nesir halinde olsun, ister nazım şeklinde olsun, tıpkı resim gibi, heykeltıraşlık gibi, bilhassa musiki gibi, güzel sanatların en önde gelen sanatlardan sayılmalıdır.’’
Bu sözleri ile de, edebiyatın amaç ve hedefini çizmiş, beşeriyete en müspet ilim ve en ince teknik esaslarına dayanan hayatla ve kanla karşılaşmak kendileri için yazılı olan askerlik gibi yüksek bir idealist meslek dahi, kendini içinde bulunduğu topluma anlatabilmek ve büyük insanlık ve kahramanlık yolculuğuna hazırlayabilmek için, uyandırıcı, hedefleyici yolu, edebiyatta bulur.
Mustafa Kemal, edebiyatı, yol gösterici, yenidünya keşifleri yaptıran bir sanat olarak görür. Ona göre, her insan duygusu ve düşüncesi, ayrı bir dünyadır çünkü. Bilgi heybesini ne kadar doldurursa, yeni umutlar, yeni ufuklar için, o kadar kolay yol alabileceğini görmüştür.
Dünya edebiyatının yakın takipçisi ve belki de, o en zor kararları, kusursuzluk esası ile alması gerektiği zaman için, ruhunu ve beynini rahatlatmanın en iyi yollarından birinin edebiyat olduğunu düşünmüştür. Ki, girdiği savaşlar sırasında okuduğu kitapların 3.000’in üzerinde olduğu bilinmektedir. Yokluk halinde bile, valizinde, yiyeceği azıktan, giyeceği rubadan fazla yer vermektedir kitaplarına. Çünkü bu sevda, onu Mustafa Kemal yapan yegane özelliklerden biridir.
Edebiyatın en önemli dalı olan şiir içinse, Vatan Şairi Fahri Ozansoy’a bir Ağustos akşamı, Türk inkılabı şairinin nasıl olması gerektiği ile ilgili yaptıkları sohbette
‘’Mutlak dâhil olduğun parlak Türk devrinde, şair olduğunu ispat edeceksin. Şiirlerin şen, şatır, fakat Türk milletinin sürur, şetaret, faaliyet, his ve hareketlerini terennüm edecektir. Buna mevcudiyetini hasredeceksin.’’
Mustafa Kemal bu sözlerinde, şairin bir görevinin de, zaten şairin varlık sebebi olan, kısa ve öz cümlelerle, tarih, his, düşünce anlatımı esasını dile getirmiş. Ve kendisi gibi, yüzbinlerce askeri gibi, gerekirse, bu uğurda hayatını feda edebilecek kadar, gözü kara olması gerektiğini dile getirmiştir. Yani şiir, sadece sevgi, aşk, devrim gibi kavramların, birbirinden güzel anlatımları değildir Mustafa Kemal için. O, şiiri, bir yaşam felsefesi, bir onur ve eşine pek az rastlanır bir sanat olarak görmektedir.
Kendisinin askeri, bilim ve anılarından oluşan 11 kitabı vardır. Yazdığı şiirler de vardır. Ama aynı zamanda Mustafa Kemal, bir çevirmendir. Ve en çok sevdiği şiiri de, birazdan aşağıdaki satırlardan okuyacağınız gibi, Türkiye’mize kazandırmıştır. Ünlü şair Velanie’nin ‘’Serenad’’ şiiri, onun dünyadaki yerimizi görmemiz bakımından, ne kadar da önemli olduğu gösterir niteliktedir.
HAYAT…
Hayat kısadır…
Biraz hayal, biraz aşk.
Ve sonra, Allahaısmarladık.
Hayat boştur…
Biraz kin, biraz ümit.
Ve sonra, Allahaısmarladık.
Şair: Velanie
Çevirmen: Mustafa Kemal ATATÜRK
(Mustafa Kemal bu şiiri, Sofya’da bulunduğu sırada, arkadaşı Salih BOZOK’a yazdığı bir mektupla göndermiştir.)