Neye ihtiyacınız varsa karşınıza o çıkar.
Siz ona ‘Tesadüf’ dersiniz.
Bir sabah uyanırsınız, telaşla evden çıkarsınız, her zaman aynı saatte bindiğiniz metro kalkmak üzeredir.
Tam merdivenlerden inerken metronun uzaklaştığını görürsünüz.
Kendinize kızmaya başlarsınız.
“Biraz daha erken kalksaydım, o çalan telefona bakmasaydım” diye düşünürken...
Bir yandan da işe 5 dakika gecikme ile patronunuza vereceğiniz açıklamayı düşünürsünüz.
O arada yeni bir metro gelmek üzeredir.
Aklınızda bir sürü soru ve telaşla binersiniz.
Kafanızı yerden şöyle bir kaldırdığınızda bir çift gözle göz göze gelirsiniz.
Etkilenirsiniz; zihninizdeki bütün sorular, açıklamalar uçar gider.
Bir anda ‘keşke’ler, ‘of aman’lar, ‘iyi ki’lere bırakır.
“İyi ki o metroyu kaçırmışım. Bu ne güzel tesadüf” diye düşünürsünüz.
O güzel kızın ya da yakışıklı adamın sizin işyerinize çok yakın bir yerde çalıştığını fark ettiğinizde şaşkınlığınız daha da artar.
Gerisi mi?
Tesadüf bir başlangıçtır.
Finali sen oynarsın.
Perdeyi kader kapatır.
(Bop Marley)
‘Tesadüf’ dediğimiz şey, sizin enerji alanınıza uyan olayları, kişileri hayatınıza çekmenizdir.
O günkü ruh haliniz, o günü nasıl yaşayacağınızın göstergesidir.
Gününüzün kahramanı siz olurken, eziyet edeni de siz olabilirsiniz.
Herkes kendi senaryosunda başroldür.
Oyununuzu nasıl yazdığınız sizin enerji alanınıza bağlıdır.
Bu enerji alanına uygun sürekli yeni rol dağılımları yaparsınız ve sonrasında karşınıza çıkan kişilere, yaşadığınız olaylara ‘Tesadüf’ dersiniz.
Tekrar bir düşünün, tesadüf müdür?
Güzel ve mutlu karşılaşmalara ‘Tesadüfen oldu’ yakıştırması yaparken...
Acılı, kısır döngülü yaşanan olaylara da ‘Kader’ der, susarız.
Bazen de öfkelenir, şikayet ederiz.
“Hep mi ben, hep mi beni bulacak?” dedikçe bir kısır döngünün içine girer ve benzer şeyleri yaşarken bulursunuz kendinizi.
Mutlu tesadüflerden uzaklaşırsınız.
Kader ağlarını acımasızca örmeye de başlar.
Kurbansınızdır artık.
Kader kurbanı...
Ne hissediyorsunuz?
Hayatınıza bu şekilde devam etmeye kararlı mısınız?
Bu olumsuz döngü ilk ne zaman başladı, düşünün bir kere...
Hangi ruh halindeyken, hangi korkularınız ve olumsuz inançlarınızla, kaygılarınızla yaratmaya başladınız?
Bu yaşam sizin eseriniz.
İlk önce bunu kabul edin.
Kabul edin ki, tekrar değiştirebilme gücünün de sizin elinizde olduğunu görün.
Nasıl mı?
Bir deneyelim...
Ne zamandır yapmak isteyip de bir türlü başlayamadığınız ve size iyi geleceğinden emin olduğunuz ne var?
Örnek mi?
Kilo vermek için diyet, spora başlamak, para biriktirmek, kitap okumak, alkolü bırakmak, sigarayı bırakmak, abur cubur yemeyi bırakmak...
Birinin üzerinde çalışalım.
Diyelim ki, bir spor salonuna kayıt oldunuz. Ya da evde kendi kendinize yapacaksınız.
İlk gün, ‘1 saat yapacağım’ diye zorlamayın kendinizi.
Büyük hedef göz korkutur ve yapamayınca da suçluluk duygusuyla enerji alanınızı negatife çevirip kirletir.
Öyleyse 10 dakika ile başlayalım.
Ne kadar kolay değil mi?
Güne aldığınız bu kararla başlayın.
Yaptığınızı, başardığınızı görünce mutlu hissedeceksiniz kendinizi.
Böylece enerji alanınız pozitif olacak.
Pozitif şeyler de düşünmeye başlayacaksınız.
‘Yapabilirim’ duygusu özgüveninizi artıracak ve başka şeyler de planlamaya başlayacaksınız.
Farkında olmadan şikayet ettiğiniz alandan çıkıp harekete geçmeye başlayacaksınız.
Kendinizi daha da iyi hissettikçe hayatınıza giren kişiler, olaylar değişecek, güzel tesadüfler sizi bulmaya başlayacak.
Gelin, buna şu andan itibaren ‘Tesadüf’ demeyelim.
Ben değişirsem hayatım değişir, kaderim yeniden yazılır.
Yeniden başlamaya, tekrar denemeye, yeni senaryonuzu yazmaya cesaretiniz olsun.
Sağlıkla, iyilikle, güzellikle, sevgiyle kalın. Çok sevin, en çok da kendinizi...