Her insanın dünyaya cevap vermeme günü var. Tıpkı özleyip de aramak istediğin ya da özlemeyip sadece işini halletmek için telefona sarılıp aradığın insanların telefona cevap vermemeleri gibi...
Bazen bu aramaların karşılıksız kalmasının nedenlerinden birinin de, evrenin dengeleme döngüsü olduğunu düşünüyorum. Kısasa kısas!
Oysa ne çok ihtiyacın olur telefonun ucundaki o sese... Evrenin bu kısasa kısas yasasının, insanları zorlama ve insanların sabırlarının bir üst insanlık adımına geçirme aşaması olduğunu tahmin ediyorum! Tabii o ses ihtiyacınız olan sevgi, aşk, para, huzur vs. şeyler de olabilir.
Evrenin yaşayan tüm canlıları dayak ata ata eğitme yasası var sanki. İnsanoğlunun bu öğrenme çabası içinde neşe, mutluluk, acı, kahır ve hüzün demeti içinde yaşamaları bir gurup askerin farkındalık talimleri gibi gelir bana. Önce farkına varan kazanır.Varamayanın vay haline, devamlı, uzun metrajlı sessizlik bocalamaları...
Kazanan insan farkındalığı ise acı verir.Çünkü hayatı daha çok algılar,daha çok hisseder..Sonra da diğer insanlardan uzaklaşır.
Yalnızlık bir motivasyon şekli... En sevdiğim... İçine dönüp kendini ve etrafındaki herkesi, her şeyi irdeleme biçimi. Kendini sevme kabul etme.İnsanlara karşı tavırların, olaylara karşı duruşun, onların seni anlayabilme ve senin dünyaya karşı duyduğun empatin.Bitti mi hayır, hayır daha işin vicdanı var ahlakı var, merhameti var, sempatisi, antipatisi ve en zor olanından aşkı sevgisi var. Bunları dengede tutup mutlu mesut yaşayarak kendini tanıyarak üstelik de kendini tanıdığın halinle sevmesi var...
Zor iş büyüye büyüye yaşamak. Önce bedenin sonra ruhun büyüyecek. Doğması, büyümesi, ergenliği, zayıflığı, şişmanlığı, sağlığı, güzelliği bir taraftan; diğer taraftan sosyalliği, kişiliği, cinselliği, ilişkisi, muhabbeti var, geliştirecek yaşam boyu insanoğlunun... En zoru da yaşadığımız topluma kendimizi kabul ettirmek, onaylatmak galiba. Hiç birimiz kopya kağıdı değiliz bu büyüme aşamalarında. Yaşadığımız toplumda da farklı kişiliklerin, farklı ırkların, farklı kültürlerin ışık kümeleriyiz. Tıpatıp birbirimize benzemek çok sıkıcı olmaz mıydı... O zaman kendi halimizle, benliğimizle toplumda kabul görme kaygısı olmadan yaşayalım gönlümüzce... Elbet sevileceğiz, elbette sevecekler birileri bizi,çünkü hepimiz farklı olsak da aynı ruhani tabiattan geliyoruz...
Tek başınayız evrendeki her şey gibi...Bu dünyada birlikteliğimizin yalnızlığını yaşıyoruz sessizce.
Ve belki de bir tek sevgi bağlıyor bizi birbirimize...
VAR MISIN?
Bir çiçek gibi geleceksin dünyaya,
Üzerine yağmurlar, karlar yağacak, Belki bir kedi işer
Şanslıysan arı konar yapraklarına.
Soğukta, sıcakta
Su damlasına hasret kalacaksın belki zamanla.
Senin doğadan ne farkın var,
Varlığın bu yeryüzünde neyi arar?