18 Mart 1915, Çanakkale Deniz Zaferidir. Başta İngilizler olmak birleşik devletler, bir günde Çanakkale Boğazını geçeceğini sanarak, ertesi gün askerlerinin İstanbul’da nasıl eğleneceklerini planlamışlardı. Bu arada İngiliz Amiral de Robeck, 17 Mart Toplantısında komutanlarına hitaben; “‘Efendiler yarın akşam Marmara’da olacağız’ gibi büyük bir söz söylemişti. Amiral her ihtimale karşı 17 Mart 1915 gecesi Saat 21.30’da Karanlık Liman’ın temiz olduğuna dair bir rapor istemişti. Karanlık Liman temizlenildi. Amiral bu hayalle uykuya daldığı sırada ve saat 22.30’da Çanakkale Müstahkem Mevki Mayın Grup Komutanlığı’nın telefonu çaldı.
-‘Buyurun Ben Binbaşı Nazmi.’
-‘Ben Mirliva Cevat
-‘Mevcut kaç mayınımız var Binbaşım.’
-‘Yirmi altı tane var Paşam.’
-‘Güzel. Bunları bu akşam Karanlık Liman’a ve bir hat üzerine dökebilir misiniz?’
-‘Derhal Paşam.’”
İşte ertesi günün ilk yarısında dünyayı Çanakkale Boğazı’ndan geçirmeyecek olan 26 mayın böylece pusuya yatırılmış oluyordu.
İngilizlerin, ‘Karanlık Liman’da mayın kalmamıştır’ diyen raporundan, 5 saat 50 dakika sonra Nusrat Karanlık Liman’ı mayınlamıştır.”
Rumeli Mecidiye Bataryası erlerinde Edremit Havranlı Seyit onbaşı, 275 kiloluk mermiyi, asansörü bozuk topun namlusuna sürer. Koca Seyit’in vurduğu Ocean gemisinin durumunu bir savaş muhabiri şöyle anlatmaktadır:
“Saat 16.20. Queen Elizabeth’den telsizle Ocean gemisine; ‘İrresistible’lı derhal yedeğe alınız’ emri verilmişti. O da birden döndü İrresistible’la doğru ilerlerken arka taretinin altında su kesimi hizasına büyük bir obüs mermisi isabet etti. Gemi, önce bir sarsıldı, sonra su almaya başladı. İskele tarafına yatıyordu. 29 gemici birden dışarıya çıkamadı, boğuldular. Geminin dümen donanımı bozulmuştu. İdare etmek mümkün değildi. Onun bu hali bütün filoyu korku ve dehşet içinde bıraktı. Civardaki gemiler sağa sola kaçışmaya başladı. O haliyle Ocean, hattın kuzeyine çeyrek mil kadar gitti. Bu sırada bir mayına çarptı ve yan yattı. Kolin, Get ve Semler adlarında üç muhribimiz yardıma koştu. Semler onu yedeğe almak üzereyken bir Türk obüs mermisi daha geldi. Kısaca Ocean kurtarılamadı. Boğazın derinliklerine gömülüp gitti.”
İleriye çıkan İngiliz savaş gemisi İnflexible yeni hedef olarak ele alınmıştı. Hamidiye’nin de yardımıyla bu gemiye birkaç isabet kaydeden Hilmi Bey’in topları 15.30’da onu bırakıp İrresistible gemisini hedef seçmişti. İrresistible’ın Çanakkkale’de başlarına gelenleri bir yabancı savaş muhabiri şöyle anlatır:
“İnflexible geri çekilmeye mecbur kaldı. Boğazda savaş olanca hızıyla devam ediyor. Saat 15.32’de İrresistible gemimiz Rumeli Mecidiye’sinden atılan bir mermiyle arka bacasını kaybetti. Az sonra ihtimal Hamidiye’nin bir mermisiyle su kesiminden isabet alarak bayıldı ve yattı. Bu defa mesafe açmak için Anadolu kıyısına döndü. Makineleriyle bu manevrayı ağır ağır yapmakta iken saat 16.15’de ancak Erenköy Körfezi’ne girebilmişti. Kuzeye doğru ilerlerken bir mayına da çarptı ve makine dairesinin altından delindi. İskele makineleri daha önceden su dolu olduğundan batmaya başladı.”
Bouvetin batışını yaşayan gemi Üsteğmeni Mevesar’ın hatıra defterinden:
“Geminin sancak tarafına yatması o kadar ani oldu ki, gemide bütün personel bunun ümitsiz bir durum olduğu düşüncesinde birleştiler ve derhal grup şeflerinin yönetimi altında gemiyi boşaltma işlemine başladılar. İkinci Komutan Yarbay Autrie emniyet subayı Cosmao’ya rastlayarak “bu bir mayındır, konuyu anlayayım’ dedikten sonra baş ve kıç köprü üstleri arasındaki zırhlı kuleye doğru fırladı.”
Fransız Doktor Yüzbaşı Laurent Morcau, Bouvet’in batışıyla ilgili Yüzbaşı Rover’e şunları sordu:
“Onun başına gelenler pek çabuk olupbitti değil mi?” Yanıt ise:
“Bir dakika bile sürmedi.”
Bu arada Doktor Morcau, Yüzbaşı Tehevenard’a; “Bouvet ne zaman mayına çarptı” diye sordu. Yüzbaşı:
“Saat 13.55’de, batışı 55 saniye sürdü. Yani bir dakikadan daha az bir zaman. Şarlman kazasız belasız badireyi atlattı. Suffren, isabetler aldı. Golyat yaralandı ve Bouvet feci şekilde battı” diye yanıtladı.
18 Mart günü savaşa giren düşman gemilerinin hepsi en az 15 yara almış, Buve, Osean, Irfleksıbl ile 7 mayın gemisi batmış, 1273 ölü ve 647 insan kaybı, 45 top ve sayısız mermi harcamıştır. İngiliz itibarı ise iyice sarsılmıştır. Yani dünyanın en büyük donanması, en büyük darbeyi yemiş olarak Çanakkale Boğazı'nı terk etmiştir.
Türkler tarihi boyunca taarruz savaşı yapmışken, bu kez de Çanakkale’de savunma savaşı yapmak zorunda kalmıştı. Savunma savaşı yapan Türkleri Avrupalı şöyle anlatır: “Bütün milletlerin savunmadan ümitlerinin kesildiği yerde O’nun taarruzu başlar.” Bu savunma sadece İstanbul’un savunulması anlamına gelmediğini biliyoruz. Eğer zafer kazanılmasaydı, İstanbul ve Anadolu da 1919 yılından üç-dört yıl önce işgale uğrayacak ve Osmanlı Devletinin arzulanan yıkılması gerçekleşecekti. Bu kazanım önemli bir sonuçtur. Ama bunun kadar önemli olan başka bir sonuç vardı ki o da Karadeniz’den Boğazlar’a doğru gelecek olan Rus tehdidinin ortadan kaldırılmasıydı. 1917 Rus Devrimi’ni hazırlayan etmenlerden biri de Türklerin Çanakkale zaferini kazanması olduğunu unutmamamız gerekir. Çanakkale Savaşı sona erdiği zaman, 1. Dünya Savaşı devam ediyor ama seyri değişiyordu. Çanakkale mağlubu olan devletler, bu kez Çanakkale sayfası yerine başka sayfalar açmak zorunda kalmışlardı. İngiltere, sömürgelerinde sarsılan itibarını güçlendirmek için Suriye ve Irak’ta başlayan harekâtlara ağırlık veriyor, daha fazla sayıda askerini cepheye göndermek zorunda kalıyordu.
Bu savaşın bir başka sonucu da İngiliz sömürgeleri olarak Çanakkale’de Türklerle savaşan Anzaklar (Avusturyalılar ve Yeni Zelandalılar) ulus bilinci kazanmış olmalarıdır. Bu devletler kendi uluslarının gelişimini sağlayan Çanakkale’yi hiç unutmamış ve her yıl ziyaret etmişlerdir. Çanakkale savaşı mağlubu olan bu devletlerin bizlerden fazla Çanakkale’ye önem vermeleri bizi biraz utandırmalıdır.
Çanakkale Savaşı’nın kazanılmasından 3 yıl sonra, mağlup devletler ellerini kollarını sallayarak, İstanbul’a ve daha sonrada İzmir’e asker çıkarmaları 1. Dünya Savaşı’nın kaçınılmaz sonucuydu. Türk milleti, Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal’i Çanakkale’de tanımış, O’da Türk askerinin Çanakkale’de neler yapabileceğini bir kez daha orada görmüştü. Kurtuluş Savaşı sırasında doğan ve sonradan da kuruluş ile yerleşen ulus bilincinin temeli Çanakkale’de atılmıştır.
Türkler, Çanakkale Savaşı’nda ilk defa deniz, hava ve kara kuvvetleriyle beraber savaşmışlardır. Türkler, kazanılan bu zaferle, tüm dünyaya Çanakkale’nin karadan ve denizden geçilmezliğini göstermiştir. 59.408 şehit olarak toplam 250.000 kayıp verdiğimiz Çanakkale’de bir gerçek daha gün yüzüne çıkmıştır. Vatanımızı savunan Çanakkale kahramanlarının rahmetle anıyorum, ruhları şad olsun.