Arkadaşlar “hadi abi Bursa’yı yemeye gidiyoruz” dediğinde şaka sanmıştım aslında. Ama doğruymuş! Gerçekten de iki gün geçirdiğimiz Bursa’yı resmen yedik desem yeridir. Bu ayki lezzet mekanımız, sloganı “seyahat ettiren dükkan” olan Kayhan Köftecisi.
Uzun zamandır merak ettiğim bi yer burası. Hatta son İstanbul seyahati dönüşü trafik sıkışıklığı olmasa ille uğramak istediğim bi yerdi.
Kısmet lezzet avcısı dostlarla gitmekmiş. Öyle yoğun bir program yaptık ki arkadaşlarla, gün boyu devam eden yemek turumuzu akşam dönüş yoluna çıkmadan önce Kayhan Köfteci’sinde sonlandırmak üzere kararlaştırdık. Valla köfteciden önce neredeydiniz, neler yiyip içtiniz diye sorsanız, aklım o kadar karışık ki, cevap veremem size.
Ben iyisi mi köfteciyi anlatayım sizlere… Saat 17.00 sularında, kahvaltıcısından cantıkçıya, tahanlı pidecisinden börekçiye koşuşturan lezzet avcıları yorgun ve bitap düşmüş bi şekilde vardık Kayhan Köfteci’sine.
Nilüfer semtinde Eker Meydanı’ndaki dükkan dışarıdan gayet şık, nezih bir görüntüye sahip. İçeriye girmeden önceki düşüncem “inşallah bi hayal kırıklığı olmaz” idi. Buna benzer kafamda bir sürü soru işaretiyle cebelleşirken kapıda son derece güler yüzlü, samimi ve kibar bir şekilde dükkan sahiplerinden Ceyhun Yaman karşıladı bizi. Ayak üstü tanışma ve bir iki sohbetten sonra girdik içeriye. Ve girer girmez ilk izlenimilerim “galiba şahane bi yere geldik” duygusu uyandırdı.
MERMER MASALAR...
Ben esnaf lokantalarını, eski pidecileri, küçük köftecileri severim. Hele ki bunlar babadan, dededen gördükleri geleneği, görgüyü sürdürüyorlarsa daha da çok severim. Kayhan Köfteci’sinden içeri adım atar atmaz gözüme çarpan ilk şey mermer masalar oldu. Daha da önemlisi benim gençliğimde, çocukluğumda olan, halen eski üç beş pidecide kalan, bana göre bir geleneği, el almışlığı yansıtan, masalara sıralanmış, içlerine pembe kağıtlar konmuş bardaklar karşıladı. “Yahu ne ilgisi var köfteyle” demeyin. Bu kadar popüler bir mekan olmuşken bile özünden kopmamanın sembolüdür o mermer masa ve içi pembe kağıtlı bardaklar.
Bu duygularla oturduk masamıza. Ceyhun başladı anlatmaya. 1977’li yıllarda Tarihi Bursa Kayhan Çarşısı’nda dedelerinin başlattığı bir lezzet masalını şimdilerde kendilerinin sürdürmeye çalıştığından bahsetti. Sürdürmeye çalıştığı diyorum, çünkü hala kendilerini geliştirme, daha iyiyi, daha lezzetliyi aramayı sürdürüyor bu iki genç adam. Ha! Şu anda dükkanı iki kardeş işletiyor. Ceyhun ve Orçun kardeşler. Ceyhun halkla ilişkiler tarafını üstlenmiş işin. Orçun’da mangalın başında. Mutfak ondan soruluyor yani.
İkisi de canla başla gelen misafirlerini memnun etmek için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. Sohbet sürerken Ceyhun aklımızı okuyor sanki “acıktınız farkındayım ama biraz daha acıkın ki, gelen bütün lezzetlerden tadın diye geciktiriyorum servisi” dedi. Biz biraz homurdanınca “tamam tamam baya acıkmışsınız siz” diyerek hemen servisi başlattı.
Gelen garnitürlerden bi kaçını saymaya çalışayım size; Çubuk turşusu, ki gelirken mutlaka biraz da satın alın derim, köz biber, köz arpacık soğan, özel köfte sosu, içine neler koyulduğunu anlayamadığım özel yoğurt sosu, füme et, kuru biber, piyaz, kırmızı soğan, köz domates, tereyağlı pide ve aklıma gelmeyen birkaç garnitür daha.
Hepsinin lezzeti ayrı güzel ama bizim aklımız köftelerde.
Biz ucundan kıyısından bu atıştırmalıklardan tadarken hemen arkamızdan gelen köte cızırtıları içerde çalan klasik müziği tamamlıyor sanki.
Vee işte koçça bir köfte tabağı sofrada yerini alıyor. Köfteyi pek severim. Çünkü ben bir Balkanlıyım. Önce Balkan tarzı hazırlanmış ince uzun köftelerin, sonra da diğerlerinin tadına bakıyoruz. Her birinin lezzeti ayrı güzel. Herkes bi yerin, bi yörenin lezzeti ile kıyaslarken bu güzel köfteleri, benimse aklımdan tek bir şey geçiyor “bu köfteler Kayhan Köfte”nin köfteleri. Yani başlı başına bir tarz…
Kendilerinin hazırladığı sosisleri de ayrı bir lezzet olmuş.
Hepimizin aldığı keyif yüzümüzden okunuyor desem yeridir. Tam bu anda bu şahane köfteleri pişiren Orçun geliyor masamıza. Memnunmusunuz, beğendiniz mi diyemiyor bile, sanki sözleşmişiz gibi “abi muhteşem” kelimeleri dökülüyor ağzımızdan.
Finali de özel Antep fıstıklı tatlıları ve yanında bir çay ile yapıyoruz.
Öyle ki damaklarımızdaki lezzet kaybolmasın diye üzerine su bile içmiyoruz.
Sevgili Ceyhun ve sevgili Orçun ellerinize sağlık.
Dilerim bu lezzet masalı sonsuza kadar sürsün…
Telefon : 0 (224) 451 42 33