GELDİ BAHAR AYLARI BAŞLADI REJİM TELAŞI
Mart sonu Nisan başı geldi mi, havalar biraz ısındı mı, başlar Türk kadınının zayıflama telaşı:)
Tüm kış kalın ve bol kazaklarımızla, yumuşacık ve rahat rahat takılırken deniz sezonu yüzyıllarca uzakta gibi görünse de baharın ılık rüzgarıyla ne kadar yaklaştığını fark ederiz.
Hava biraz daha ılıklaşınca bizim sohbetlerin konusu değişir;
Hangi çayı içelim de ödemimiz atılsın, günde kaç litre su tüketelim, en hızlı sıkılaştıran spor hangisi, protein tüketsek mi tüketmesek mi ve dahası...
Yine kutlu zayıflama ayları yaklaşırken ve ben karışım çayları hazırlamaya başlamışken kafama kurcalayan bir konu var.
Neden bazı şeyleri görev gibi yapıyoruz da seçimlerimizin sorumluluğunu almaktan kaçıyoruz?
Evet konu hala zayıflama ama önce nasıl kilo aldığımızı bir düşünüyorum;
Üzülünce çıkolata, sevinince pasta, canımız sıkılınca pizza, arkadaşlarımızla eğlenirken börek,çörek,pizza...
Biz duygularımızı yiyeceklerle eşleştirip, bir duyguyu pekiştirmek ya da bir duygudan kaçmak için yemek yiyoruz.
Fizyolojik ihtiyaçlarımızdan çok duygusal ihtiyaçlarımızı yiyerek doyurmaya çalışıyoruz.
Hayatımızın pekçok kararını otomatik pilota bıraktığımızı az çok fark ettik ama en çok da beslenmemizi otomatikleştirdik.
Yedim ama ne yediğimin farkında değilim, cümlesini o kadar sık kullanır olduk ki fark etmeden yemek normalleşti.
Yapılan bir araştırmada bir sofra hazırlanıp katılımcıların önlerine büyükçe bir tabak yemek konuyor ve katılımcılar tabaktaki yemeği sonuna kadar bitiriyor, farklı bir zamanda deneyi tekrarlıyorlar, tek bir farkla bu sefer katılımcılar yemek yerken gözlerini bağlıyorlar. Sonuç oldukça ilginç, gözleri bağlıyken tabağın en fazla yarısını bitirebiliyorlar.
Gözümüz açıkken mi ne yediğimizin daha çok farkındayız yoksa kapalıyken mi? Yine kafamda sorular.
Cevap açık, ne yediğimizin farkındayız ne de ne kadar miktarda yediğimizin.
Yemek yerken farkındalığımızı yükseltmeye ihtiyacımız var.
ne yiyorum, bunu neden yiyorum, bu yediğimin bana faydası ne?
Kendini ve bedenini seven biri bunu yemeli mi?
Bir de sonuna bir hatırlatma bedenimiz çöp kutusu değil, önümüze geleni içeri atarsak çöp kutusu gibi değersiz hissetme oranımız yükselmez mi?
En önemlisi de mindful eating denen bir biliş seviyesi ile yemek; kısacası yediğim şeyi fark ederek yemek, bu yiyecek nereden geliyor, hangi koşullarda yetişiyor, yetişmesi için ne kadar emek harcanıyor?
Soframa nasıl geliyor, nasıl hazırlanıyor,sunuluyor?
Yediğim şeyin görünüşü nasıl, içinde neler görüyorum, kokusu nasıl, kokusu bana neler hatırlatıyor, ne hissettiriyor?
İlk lokmada nasıl bir tat alıyorum,ağzımın içinde dilimde hangi lezzetler canlanıyor?
Mümkün olduğu kadar gözlerim kapalı olarak yediğimi HİSSEDİYORUM.
Yemeği seremonileştirerek aslında her anında kendim için yaptığım bu dikkatli seçime ve önüme gelen yiyeceğe TEŞEKKÜR EDİYORUM.
Yemek yerken duygularınızı bir kenara bırakıp yediğinizi hissetmek hem değerli hem de hafiflemiş hissettiriyor.