HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Papatya şenol

Mona Lisa

Magazinizmir

İnsanoğlu ilkel dönemlerden itibaren yaşantısını çeşitli yüzeylere çizdiği veya farklı materyallerle meydana getirdiği portrelerle çizmiştir. Çağdan çağa, toplumdan topluma değişen yorumlayış biçimi bu portrelerde kendini göstermiş, zamanın ve sanatın en belirgin görgü tanıkları resim sanatındaki portreler olmuştur. 

Portre, sözlük anlamıyla resim, fotoğraf, heykel ve benzeri sanat türlerinde bir kişinin yüzünün ve yüz ifadesinin betimlenmesi ile oluşturulan eserdir. Otoportre ise ressamın kendi yüzünü tasvir etmesidir. Bu eserlerin amacı, kişinin görünüşünü, kişiliğini ve ruh hâlini yansıtmaktır. Sanatçılar kendi yüzlerini veya başkalarına ait yüzleri tasvir ederken yaşanan dönemin özelliklerini de yansıtmışlardır. 

İlkel dönemlerden Rönesans’a kadar yapılan portreler çeşitli inanç ve büyüye dayanırken Rönesans’ın bireysel bakış açısı portrelerdeki anlamı değiştirmiştir. Önceleri kral, kraliçe ve tanrıların suretleri yapılırken daha sonraki yüzyıllarda sıradan insanların bile görünüşleri kaydedilmiştir. Bu yüzlere zamanla duygu ve düşünceler de eklenerek duygusal portreler ortaya konulmuştur. Her bir sanatçının elinden çıkan, zihninden geçen suretler üslup farklarını da göstermektedir. Bu ayki yazımızda resim sanatındaki insan yüzlerinin şüphesiz en ünlüsü olan Mona Lisa’ya mercek tutacağız.

Mona Lisa’nın sırrı
En ünlü portrelerden biri Leonardo da Vinci’nin 16. yyda yaptığı “Mona Lisa”sıdır. Louvre Müzesi’ndeki Mona Lisa tablosunu saatte ortalama 1.500 kişi ziyaret ediyor. Söz konusu tablo, 20 derecelik ısıda ve 3 kat camın arkasında korunuyor. Mona Lisa her yıl, sadece bir gün, yerinden indirilerek temizleniyor. Mona Lisa, o kadar popüler bir tablo ki 1911 yılında Vincenzo Peruggia tarafından çalınması 20. Yüzyılın en büyük sanat hırsızlığı olarak kabul edilmiş, hırsızlığın ardından Mona Lisa tablosunun boş kalan yerini görmek için insanlar akın akın müzeye gitmeye devam etmiştir. Müzede sergilenen tablonun, orijinali çalındığı sırada, yeri boş kalmasın diye yapılan altı kopyadan biri olduğu da söylentiler arasındadır.  

Aralık 1962’de Mona Lisa tablosu 100 milyon ABD doları değerinde idi. Bu rakam enflasyonla birlikte bugün 800 milyon dolar değerinde olmaktadır. Yani, Mona Lisa’ nın hırsızı sadece tablonun popülaritesini arttırmamış, aynı zamanda onu dünyanın en değerli tablolarından biri haline getirmiştir.

Çoğu kişi Mona Lisa tablosundaki kadının, Floransalı ipek tüccarı “Francesco del Giocondo”nun eşi “Lisa Gherardini”nin bir portresi olduğunu düşünmektedir. Ancak tablodaki kadının kimliği hakkında ortaya atılan başka iddialar da bulunmaktadır. Bunlar arasında Milan Dükü Ludovico Sforza’ nın metresi Cecilia Gallerani, Francavilla’nın Düşesi Costanza d’Avalos ve Milan Düşesi Isabella bulunmaktadır. Hatta bazı kişiler tablonun Leonardo da Vinci’ nin kendisini yansıttığını düşünmektedir.

Teknik detayları, gülüşü ya da kaşları kadar konuşulmasa da, insanların dikkatini çeken Mona Lisa, Leonardo da Vinci’nin kendi geliştirdiği “atmosferik perspektif” uygulamasına sahiptir. Antik Çağ’daki “insanı ilahî güzelliğe en yakın haliyle” resmetme tutkusuna Rönesans döneminde geri dönüldü. Leonardo’ya göre uzaktaki cisimler, atmosferin etkisiyle daha silik ve sisli gözükürler. Bu tarz, Leonardo’nun, “uzağa doğru cisimleri küçülten ama onları aynen yakındakiler kadar belirgin çizen” 14. yüzyıl perspektif anlayışına bir cevap niteliğindedir.

Rönesans dönemi Floransa’sında kaşların tamamen alınması modası gereği, Mona Lisa’nın da kaşsız olduğu söylenir. Pascal Cotte tarafından yapılan çalışmalarda ise, Mona Lisa’nın kaş ve kirpiklerinin de olduğu ancak yapılan restorasyon çalışmalarında bunların silindiği belirtilmiştir. Chuck Palahniuk’un “Diary” kitabındaki tanıma göre Mona Lisa’nın kaşlarının olmamasının sebebi, Leonardo’nun kaşları en son çizmiş olması ve 17. yüzyılda bir restoratörün yanlış bir çözücü kullanması sonucu kaşların silinmiş olmasıdır. Hulio Ermida adlı bir jinekolog da, Mona Lisa’nın kaşlarının kirpiklerinin olmamasını çirkin ve hasta olmasına bağlar. Ermida, aynı zamanda Leonardo da Vinci resmini yaptığında Mona Lisa’nın 24 yaşında olduğunu ve bu yaş grubunda o dönemlerde pek çok önemli hastalık görülmeye başlandığını belirtmiş, resmi uzun uzun inceledikten sonra bu hastalıkların birçoğunu bulduğunu öne sürmüştü.

Bir başka soru Mona Lisa’nın neden balkonda olduğudur. Bu soruya verilen en yaygın cevap, o dönemde evli kadınlar sosyal hayatta yer almamaları, vakitlerini evde geçirdikleri yönündedir. Bu sebeple de yüzün sol yanı, dünyayı daha iyi tanıyamamanın verdiği sıkıntıyı ifade edermiş. Belki de Leonardo da Vinci sadece manzaraya katmak istediği atmosferik perspektiften dolayı Mona Lisa’ya balkonda durmasını, orada durursa resmin daha güzel olacağını söylemiştir. 

Sanat tarihçilerini en çok meşgul eden şey, Mona Lisa’nın gizemli tebessümüdür. Kimi araştırmacılara göre Lisa bir sır saklıyor ve bunu yüz hatlarından belli ediyor. Ancak başka bilim insanları da bu gülüşü, bir poz için saatlerce oturmasının etkisiyle, sıkılmış olmasına bağlıyor. “Bu kadın gülümsüyor mu, yoksa acı acı tebessüm mü ediyor?” sorunsalına yeni bir araştırma konusu daha eklendi. Araştırmacılara göre Mona Lisa yüzde 83 mutlu, yüzde 9 tiksinti içinde, yüzde 6 korkuyor, yüzde 2 ise öfkeli. Bu sonuca Amsterdam Üniversitesi ile Illinois Üniversitesi’nin ortak hazırladığı “bilgisayarla duyguları tanıma programı” kullanılarak ulaşılmış. Sonuç olarak Mona Lisa ifadesiz bir kadındır ve tüm ifadesizliğine rağmen herkesin aklının bir köşesinde yer etmiş bir portredir. 
 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN