Haydi, bakalım gün başladı! Ama şimdiki zaman ekiyle değil. Güneş doğdu, hava ısındı. Böcekler yuvasından, insanlar evlerinden / şarkılar radyolardan, kelimeler ağızlardan / bazıları teker teker, bazıları bölük pörçük / kimi topluca nizami, kimi baştan koşullu… Çıkıyor, çıkıyor, çıkıyor…
Hey bana bak! Dünden kalanlar aklında olsa da uyandın bir kez! Farkındasın değil mi? Sanki bu sabah daha uysalsın. Her ne kadar klişe yahut alaturka gelse de tazecik hava ciğerlerini dolduruyor. Mis gibisin maşallah! Eline bir fırsat geçmiş de hayata yeniden başlıyormuşsun gibi. Sevecensin! Ki unutmuş oldukların zaten sorun çıkarmıyor da… Unutamadıklarından da yardım istiyorsun. Seni dinleyen birileri varsa şanslısın. Üç beş dakikada döküyorsun içini. Yoksa bile dert etmiyorsun artık. Çünkü okuduğun kitaptaki kıvırdığın sayfalar geliyor aklına. Nasıl olsa sendeler… Hepsi elinin altında! Yazılanlara şöyle bir göz gezdirip tekrar gardını alıyorsun. Hazırsın! İçin umutla dolu. Yaşamak dediğin ne varsa ‘’Gelsin!’’ diyorsun. Çünkü şarj edilmiş elektronik bir alet gibi kesmeye, biçmeye, doğramaya hazırsın.
Ve böylece devam ediyor hikâyen kaldığı yerden. Biraz kırgınlıkların var ama sorun yok. Zaten hepsini saklamışsın herkesten! Onlar senin gizil dünyandaki gizil hazinen. Bir bakıma büyümeye devam eden kalbin, kemiklerin, etlerin… Belki ruhun, bilincin ya da sağduyun… Kısaca, gün sonunda alacağın ağrı kesicinin sebebi onlar.
Sonrasında her şey bitiyor. Pijamanı giyiyor ve sosyal medyana bakıyorsun. Ardından bir dizi ya da film açıyorsun. Fakat konuşan birileri var. Sürekli. Ama etrafında değil. Bu kez içinde! Belki üzerini örttüğün yorgan belki de başını koyduğun yastık… Sönmüş bir lamba bile olabilir! Ki son iki saatini tavana bakmakla geçirdiysen sabaha uyanmak için pek de heves etmiyorsun.
Oysa gizil hazinelerin senden haber bekliyor. Sen, ‘’Elbet bir gün’’ derken ben, ‘’Aslında gün boyu…’’ diyorum. Ve konu nedense birden bire kapanıyor!
Öteliyoruz, öteliyoruz, öteliyoruz…
Belki de bir sayfa ya da bir defter açmanın zamanı çoktan geldi. Ya teşekkür ediyor ya da özür diliyorsun kendinden. Bu kadar basit aslında...
Körlüğün ve görmüşlüğün için...
Yerken kusmuşluğun,
Yatakta değil ayakta uyutulmuşluğun için…
Dokunup yanmışlığın
Ve anladığını sandığın her yanlış için…
Hepsi senin, hepsi en kıymetlin!
Barış ve sarılmalısın onlara. Ve bu kez, başkaları için olmasa da göreceksin;
Dünya şimdiki zaman ekiyle dönüyor. Yalnızca senin için!