Bekliyor musun?
Her şey durmuş ve sen sabırla o uzun zamandır gelecek olanı mı bekliyorsun?
Nedir o beklediğin?
Nelerin bir an önce bitip gitmesini istiyorsun?
Ya da nedir o arzuladıkların?
Zihnin içinde neler olup bitiyor?
Düşüncelerinin içinde kaybolup gidiyor musun?
Kafanın içinde hep bir çatışma var değil mi?
Kim bilir kaç ses var içeride?
Hangi sese güvenebilirsin ki?
Hangi ses mutlu eder seni?
Geçmişi sürekli önüne çıkaran mı, geleceği sürekli planlayan mı, her şeye bir kulp bulan mı, kendini beğenmiş ukala olan mı, yoksa yaptıklarını yetersiz ve başarısız diye yargılayan mı?
Ne çok ses, tam bir kargaşa…
Hiçbirini ikna etmen mümkün değil!
O sesleri susturman da...
Onlar hep oradalar.
Biraz eleştirel, biraz mükemmeliyetçi, ara ara sevgi dolu...
Düşüncelerine kapılıp gitmeden izlemen mümkün mü?
Bırak konuşsunlar kafanın içinde vır vır...
Sadece izle, tutunma onlara.
Baktın ki; düşüncelerin geçmişe, geleceğe, eski hikayelerine, seni oradan oraya sürüklüyor, darmadağın ediyor çık kafanın içinden buraya gel.
Şimdiye gel.
Bedenin neredeyse orada ol.
Etrafına bak, sesleri duy, kokuları fark et, ayak tabanlarının bastığı yeri fark et. İşte tam buradasın.
Sen kafanın içindeki düşünceler değilsin.
Bulunduğun yer asıl senin yaşam alanın.
Yaşamın sunduklarını kabul et ve sana sunulanlarla uyum içinde ol.
Biliyorum belki de şu an bulunduğun noktayı sevmiyor olabilirsin.
Kaçmaktansa, kafanın içine hapis olmaktansa gerçeklerle yüzleşmek daha iyi.
İşte o zaman içsel olarak da özgürleşebilirsin.
İşte o zaman dinginleşir, içeride huzur bulabilirsin.
Kolaylıklarla dolu ve yaşam alanınızda nelerden kaçtığınız fark edip, direnç göstermeyi bırakıp kabul ettiğiniz ve uyum sağladığınız bir hayatınız olsun.