HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Beril Poslu

Belirsizliğin Ortası

Magazinizmir

Her şeyin bittiğini düşündüğünüz o an geldiğinde bir sonraki adımınız için neyi hayal edersiniz? Aklınıza gelebilecek her olasılık için, korkularınızın peşinden sürüklenip binlerce başka olumsuz senaryoya tutunup kendi yolunuza kimsenin aşamayacağı kocaman bir duvar olarak örülür müsünüz?

Yoksa her şeye yeniden başlamak için kendinize bir yol mu olursunuz?
Yaşamın doğrusal bir tezahürü olmadığını anladığımız günlerden geçerken, etrafında dönüp durduğumuz çemberi büyütmek için her şeyi deniyoruz. “Hayat biz planlar yaparken başımızdan geçenlerdir.” sözünü daha iyi anladığımız bir dönem oldu mu bilmiyorum. Kocaman bir belirsizliğin ortasında işimizi yapmaya, gelecek planlamaya, çocuklar yetiştirmeye, kendimizi geliştirmeye, gündelik hayatımızı sürdürmeye ve bazen de sadece nefes alıp o günü bitirmeye çalışıyoruz. Her donanıma sahip olduğumuzu, her şeyi halledebileceğimizi düşündüğümüz anda esen bir rüzgârda darmaduman oluyoruz. Bazen uzun süre dağılan parçalarımızı topluyoruz, bazen biraz izin veriyoruz kendimize dağılma hakkımız olduğunu düşünerek, bazen de dağıldığımızı fark etmiyoruz bile...
Bilinen zamanlar, pandeminin ülkemizde aşılamayacak hale geldiği ve sayıların hızla arttığı 2020 Mart’ında ben de herkes gibi mecburiyete iliştirilmiş̧ korkumla evime kapanıp kendime güvenli bir yer kurmaya çalıştım. Güvenlik arayışımın ilk etabı değildi tabi, bu ülkede bir kadın olarak güvenli yer arayışımız ana rahminde başlıyor biliyorsunuz ama yine de sorumlusu olduğum iki küçük canla beraber kendimi de korumak zorunda olmak ve tehlikenin nereden, ne şekilde bize ulaşabileceğini bilmemek epey ürkütücüydü. Zamanımızın tamamını 4 duvarın içinde geçiriyor, birbirimizin ihtiyaçlarına destek vermeye çalışıyorduk. Şanslıydım; her gün online buluşabildiğim, ihtiyaç duyduğumda destek görebildiğim bir kadın çemberiyle sarılıydı etrafım... Şanslıydım; çocuklarımla sağlıkla aynı evde yaşamaya devam ediyordum ama bu, belirsizliği ortadan kaldırmıyor, gün geçtikçe artan “bir arada olma” ihtiyacımı karşılamıyordu.
Zor zamanlarımın ardına dizilen bu “daha zor” zamanları aşamayacağımı düşünmekten başka bir şey yapamıyordum. Ekran başında ağlayan arkadaşlarıma, sanki benim hiçbir şeyim yokmuş̧çasına güven dolu cümleler kurarken; kapı arkasında 4. defa market poşeti dezenfekte etmeye çalışıyordum. Uykusuz, uykulu ama kâbus dolu, kâbussuz ama kaygılı günler ve geceler birbirine ekleniyor ve ne yazık ki bitmesini sabah akşam dilediğim belirsizlik ortadan kalkmıyordu. Kendi hayatımı çok uzakta bir gezegenden seyrediyor; tüm bunların içinde gündelik sorunlarla, bu ülkede bir kadın olarak, tam anlamıyla boğuşuyordum.
Bir ara derin bir nefes alabildim. Çok yakın bir dostumun bizleri bir araya topladığı bir eğitimde kendime nasıl destek olabileceğimi, bunun için hangi araçları kullanabileceğimi, işinin ehli şefkatli bir eğitmenden öğrenme fırsatı buldum. Araçları kullanmaya devam ettikçe bitmesini sabırsızlıkla beklediğim, belirsizlikle savaşmadan, onu çekiştirip ittirmeden kalabilmeyi, bu belirsizliğin bana sunabileceği yenilikleri görebilmeyi öğrendim.
Öğrendim mi?
Öğrendim dediğimiz anda bizi bekleyen şey nedir?
Gerçekten öğrenip öğrenmediğimizi test etmemize hizmet eden iyi bir sınav; hani şöyle “Hocanın sorduğu soruyu anlamadım ki cevabını verebileyim!” dedirtecek cinsten…
Her şeyi, tüm ezberlerimizi yerle yeksan eden bütün önceliklerimizi, hatta bağımlısı olduğumuzu, onsuz olamayacağımızı düşündüğümüz ne varsa bir kenara bıraktıran, Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin 7. basamağına yaklaştığımızı düşünürken aslında ilk basamağını bile geçemediğimizi yüzümüze vuran zorlu bir sınav. Ekim ayında yaşadığımız korkunç depremin ardından sarsılan sistemimi regüle etmeye çalışmak bir yana ne halde olduğuma bakmayı bile beceremedim. Günler ve haftalar boyunca her şeyi erteleyerek, öteleyerek, yapmam gereken her şeyden kaçıp saklanarak zaman doldurdum.
Sonunda kendi önümde bir duvar olmak ve kendime bir yol bulmanın ortasında durdum; her iki tarafa da etraflıca baktıktan sonra bu defa öfkeye, korkuya ve acıya kapılmadan fakat bütün bu hislerden kaçınmadan ve daha iyi bir duyguyu bunların yerine koymayı da hedeflemeksizin; belki de ilk defa kendime “Şu an neye ihtiyacım var?” diye bir soru sordum.

İnsanoğlu acıdan ve belirsizlikten kaçmaya bağımlıdır. Acı, korku ve belirsizlik ortaya çıktığında onlardan kaçınmak ve üzerlerini kapatmak için delicesine bir koşturmaya girer, kendimize bahaneler yaratır, vaktimizi aslında hiçbir işimize yaramayan onlarca şeye harcarız.
İronik bir biçimde acı ve belirsizlik yaşamda kalmanın, yola devam etmenin de dinamosudur. Hepimiz gerçek acıların sonunda yeniden başlamayı ve belirsizliğin ortasında yönünü bulmayı, kararlar almayı er ya da geç öğreniyoruz. Zorlu durumların içinden geçerken dönüşerek büyüyoruz. Bu dönüşüme karşı direncimiz ne kadar büyük ve sert olursa, dönüşümün tamamlanması da aynı ölçüde uzuyor ve belki de güçleşiyor. Bir sonraki deneyiminizde olanı engellemeye çalışmak, olanlardan kaçıp saklanmak, sorumluluklarınızı ötelemek yerine akışa güvenip, yapmanız gerekenleri yapmadan önce kendinize sorabilir misiniz; “Şu an neye ihtiyacım var?”

 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN