Zamanla birçok şey değişiyor ve insanoğlu her şeye zamanla alışıyor. Corona belası dünyamıza musallat olduğundan beri, pandemi ve akabinde gelen kapanma ile tüm insanlık, hayatlarına kilit vurdu nerdeyse.
İnsanlık neredeyse bütün alışkanlıklarını değiştirmeye başladı ve bu aslında çok da kısa bir süre içinde gerçekleşti. Ölümcül hastalık sebebi ile toplum ile kurulan bütün ilişkiler revize edildi. Artık yeni insanlarla tanışmıyor, tanış olduklarımız ile kısıtlı ilişkiler kuruyoruz. Fiziksel temastan yoksunlaştık. Konulmaktan yoksunlaştık. Anlatmaktan, dinlemekten, fikir beyan etmekten yoksunlaştık. Yaşadığımız diğer yıllara oranla, 2020 yılı çok az bilimsel yenilikle bitti ve 2021 yılı da çok az bilimsel yenilikle devam ediyor. Yayınlanan makale sayısı son yüzyılın en az rakamları ile devam ediyor. Yeni buluşlar yok denilecek kadar az. Genelde var olanların revizyonları gerçekleşiyor. Bilim insanları ise bunu, insanoğlunun kaygılarının artması (Sağlık, hayat, maddiyat vs…) ve iletişim kurma eksikliği olarak görüyorlar. Birçok madde daha var ama bu kaygı ve iletişim eksikliği ilk iki madde.
Kaygılanmakta haklıyız. Çünkü beyin alarmda. Duyularımız beynimize büyük tehlikede olduğumuzu bildirdi. Ve beynimiz de dikkat etmemizi gerektirecek tüm hormonları salgıladı. Alarm verilen bir üs gibi, giriş çıkışlar yasaklandı ve izole olmamız için gerekli tüm fikirler beynimizin içinde dönmeye başladı. Daha az yesek de daha az hareket etsek de neredeyse herkes normalinden fazla kilo aldı. Çünkü beyin, kırmızı alarmda! Peki bu alarm ne kadar sürecek. Algılarımız, tehlike rengini normal görene kadar.
Bu kaygının sebebi ile psikolojimiz bizi oldukça zorluyor. Hayatta kalma savaşı, sadece hastalık sebebi ile değil. Bir de bu kaygılara, pandemi sebebi ile insanların azalan gelirleri ya da gelirlerinin düşme veya daha da kötüsü yok olma ihtimali de ekleniyor. Ebeveynler için durum daha da vahim. Ebeveynlerin bu kaygılarına, bir de çocuklarının geleceği kaygısı ekleniyor. Böyle olunca da hepimiz, aslında olmadığımız kişiliklere bürünebiliyoruz. Ya da kendi kendimizi yiyip bitirme konusunda daha da ustalaşıyoruz.
Birçok şeyi deniyoruz. Daha fazla okuyup, daha fazla film izliyor, müzik dinliyoruz. Kimimiz kendini mutfağa sardı. Kimimiz hayvan dostlarımıza daha fazla ilgi göstermeye başladık. Topluluk olarak pek hareket edemediğimiz için, evdeki bireylerimizle veya kendimizle daha da ilgilenme fırsatımız oldu. Ama ne yaparsanız yapın, her şey bir yere kadar. Daha çabuk sıkılan, daha çabuk sinirlenen, daha çabuk depresyonlara giren insanlar olmaya başladık. Psikologlar bu durumu normal karşılıyorlar. Fakat dehşet verici olan, her insanın bu duruma bir çözüm bulma çabası, maalesef yeterli olmuyor. Uzmanlar daha soft müzikler, daha çok komedi filmi, daha kafa dağıtıcı kitaplar öneriyorlar. Yogo gibi benlik rahatlatıcı aktivitelerde bulunmanın çok faydalı olacağı görüşünde neredeyse hepsi hemfikirler. Spor yapmanın, bedenimizi güçlendirdiği gibi, içinde olduğumuz stresten de bizi uzaklaştıracağını söylüyorlar. Sevdiklerimizle yüz yüze olamayan iletişimimizi, telefon ya da dijital haberleşme yolları ile kurmamızı istiyorlar. Ve hatta bunu bir rutine bağlamanın, belirli saatlerde olmasa da her gün yapmamız görüşünde hemfikirler. Çiftliğinizin, bahçenizin olmasına gerek yok diyorlar. Bir saksı da bir çiçek yetiştirmenin, eskilerin yaptığı gibi o bitki ile konuşmanın bizi rahatlatacağını söylüyorlar. Hatta buna bir de ‘’Siz bitkileriniz ile konuşabilirsiniz, bunda sorun yok. Eğer bitkileriniz sizinle konuşmaya başlarsa o zaman vakit kaybetmeden bizi arayın’’ diye espri de ekliyorlar.
Peki ben size ne önerebilirim. Bu uzman görüşlerinin yanı sıra, şunları ekleyebilirim. Resim, müzik, edebiyat gibi sanat kollarında kendinizi geliştirebilirsiniz. Bir nevi öğrencilik hayatına geri dönüş gibi. Gün içinde yapacağınız rutin işleri, haftalık, aylık programlar yapmak, içimizdeki kaygıyı azaltacaktır. Beynimize hedef koymak önemlidir. Bu hafta bir kitap bitireceğim gibi. Bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz. Hedef koymak beynimize gelecek planları yapmaya teşvik edecektir. Bu da kaygılarımızın getirdiği stresten bizi bir nebze de olsa uzaklaştıracaktır. Çok fazla hayatı ciddiye almamak da önemli bu dönemde. Siyaset, spor gibi olaylara çok fazla takılmamayı kastediyorum. Bu bizi strese sokan bir çok şeyden uzaklaştıracaktır. Ki bu dönemde bu bizler için gerçekten çok önemli.
Bu aylık bu kadar sevgili dostlar. Sizin de bize önereceğiniz şeyler varsa, yazıma mesaj gönderebilir ya da pesenkurdubabacan@gmail adresime mail atabilirsiniz.
Kalın sağlıcakla…