Sizlerle her ay bu köşede buluşacak olmak beni çok heyecanlandırıyor. Hayallerimden biri daha Magazin İzmir sayesinde gerçekleşmiş oldu. Umarım sizler de benimle, hikâyemle ve yolculuğumla tanışmaktan dolayı mutlu olur ve hikayemin bir parçası olmayı kabul edersiniz.
Bu ilk yazımda sizlere biraz kendimden, bu köşede benimle birlikte hayata nereden bakabileceğinizden ve dışardaki tüm kaosa ve bilinmeze rağmen içimde nasıl iyi, sakin ve umutlu kalmaya çalıştığımdan bahsetmek istiyorum.
Ben Gözde Akkılıç, dünyaya gözlerimi, 1988 yılının bir bahar günü Ankara’da açmışım. Dünyayla tanıştıktan bir süre sonra doktorlar tarafından bana “cerebral palsy” hastalığı tanısını koymuş. Anlayacağınız doğduğumdan beri hayat benim için küçüklü büyüklü engellerden oluşan bir mücadele alanı oldu. Aynı hayat, düştüğümü, bir daha kalkamayacağımı düşündüğüm her anında da bana başta anne ve babam olmak üzere karşılamamızın asla sebepsiz olmadığına inandığım güzel insanları göndererek güç ve cesaret verdi.
Bu mücadele alanında yaşamımın aslında kendimi bulmaya dair bir yolculuk olduğunu fark ettiğim andan itibaren yazmaya başladım. 12 yaşımda günlüklerimle başladım kelimelerin gücüne sığınmaya. Yazmak, kalbimdeki sesleri daha iyi duymamı ve kendimi daha iyi tanımamı ve görmemi sağladı. Yıllar sonra yazdığım bir kitapla ve şimdi de sizinle buluştuğum bu köşede yazmaya, yazdıkça hikayelerime yeni güzel insanlar dahil etmeye ve bambaşka hikayelere dahil olmaya devam ediyorum. Her insanın hikayesiyle geldiği ve hikayesini yaşamak için, var olmak için çabaladığı dünyada birbirimizin hikayelerine dokunarak ilerlediğimize, geliştiğimize ve iyileştiğimize inanıyorum. Ben de yazılarımda kendi hikâyemin kahramanı olarak hayatı benim gördüğüm pencereden anlatmaya çalışacağım sizlere.
Dışarıdaki dünya şu an birçoğumuz için kocaman bir bilinmezlik. Heveslerimizin sönmeye başlamasına sebep olan, yaşama dair sevdiğimiz aktiviteleri kısıtlayan bir kaosla karşı karşıyayız. Ne kadar zor görünse de bu süreçte belki de en çok kendimize bakmalıyız. Kendimizi dinlemeli, fazla yüklenmemeli ve nefes alma alanları açarak çoğumuz için sancılı bir bekleme olan bu süreci atlatmaya çalışmalıyız. Çünkü geçecek. İnsanın ve dünyanın başına gelen her şey gibi bu da geçecek ve kollektif hafızalarda tarihten bir bölüm olacak. Kendimiz içinse henüz farkında olmadığımız, sindiremediğimiz yüzleşmelerin, kısıtlanmaların, korkuların ve telaşın bizi değiştirdiğine şahitlik ettiğimiz bir dönüm noktası olacak belki de. O yüzden ne olursa olsun kendimizi görmeli, iyileşmek ve daha iyi hissedebilmek için çabalamalıyız. Bunu söylerken her an meşgul olmaktan ya da sürekli bireysel gelişimimiz için vazgeçilmez olduğu bize söylenen etkinliklere katılmaktan bahsetmiyorum. Canımız hiçbir şey yapmak istemediğinde -bunu bile yapabilmenin bir ayrıcalık olduğunu bilerek- zaman zaman durmaktan da bahsediyorum. Sürekli bir şeyler yapmamız için baskı ve eleştiri altında olduğumuz zamanlarda, durmak bizi zorlayan ama nihayetinde iyileştirici olabilecek bir direniş şekli belki de sevgili okur.
Sizinle tanıştığım bu ilk yazımı bitirirken sizinle bana kendimi iyi hissettiren, içimi huzurla, dostlarla geçirilen kahkahalı anılarla dolduran bir fotoğrafı paylaşmak istiyorum. Eminim hepimizin hayatında sürekli özlemini duyduğu, yaşadığı ya da yaşamak istediği anları temsil eden harikulade fotoğraflar vardır. Onlara bakmak için durmayı ve hatırlamayı unutmayın lütfen sevgili okur. Bir sonraki buluşmamıza kadar sağlıkla ve sevgiyle kalın.
Gözde Akkılıç
gozdeakkilic35@gmail.com
instagram adresim: gozde.akkilic
gozdeakkilic.com