HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

Ahmet Gürel

İZMİR’İN DAĞLARINDA ZAFER ÇIĞLIKLARI VAR - 09 EYLÜL 1922

Magazinizmir

İzmirin işgalinin ertesi günü, Mustafa Kemal Samsuna doğru yola çıkıyor… 1240 gün süren acı ve esaret… O sürecin sonunda; Ordular ilk Hedefiniz Akdenizdir” diyen Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa, o kara günleri bitiriyor… İzmir, 9 Eylül 1922 günü, özgürlüğe kavuşunca, Muzaffer Komutan, 18 numaralı not defterine bakalım neler yazmış;

15 Mayıs 1919, İzmirin işgali… Ben aynı günde İstanbulu terk ettim. O kara günde Karadenizdeydim. 3 sene ve 4 ay sonra da bugün Akdenizdeyim.”

 

Başkomutan Mustafa Kemal Paşa İzmirde:

10 Eylül 1922 günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa, İzmire girmiştir. Kendisinin ve İzmirlilerin özlem duyduğu bu kavuşmayla, sadece İzmir kurtulmamış, Kurtuluş Savaşı’nın son kurşunu da atılmıştı. “Eğer, bu güzel şehre bir şey olsaydı, çok üzülürdüm.” diyen Gazi, Anafartalar caddesinden arabasıyla ilerlerken; “Bir rüya görmüş gibiyim.” diye mırıldanmış ve İzmirliler tarafından büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmıştır. Hükümet Konağı önünde, “Yaşa Mustafa Kemal Paşa!” sesleri göklere yükseliyordu. Gazi, bir ara Hükümet Konağı’nın balkonundan kendisine çılgınca sevgi gösterisinde bulunan halkı selamlarken; “Başarı benim değil, sizin milletindir!” diye seslenmiştir.

 

Türk Ordusunun, İzmir’e Girişine Tanıklık Edenler;

İzmir’in kurtuluşunu gören, 1908 doğumlu Cemile Aytaç, o günün anılarını şöyle anlatır:

Birgün sabaha karşı büyük bir gürültü oldu, halk artık uyuyamıyordu. Birdenbire halk birbiriyle sarmaş dolaş oldu. Bir de baktık ki Basmane’nin arkasından Kemer’den Suvariler girmeye başladı. Suvariler, şakır şakır saatlerce girdiler. Ardından piyadeler girmeye başladı, piyadeler o kadar hızlı gelmişlerdi ki, toz toprak içindeydiler. Askerlerin geleceğini öğrenen İzmirliler, kazanlarla limonatalar yapmış, yollara fırlayarak askerlere dağıtıyorlardı.”

Mekteb-i Sultani mezunu Enver Kösemen de , Gazinin İzmire girişini şöyle anlatmıştır:

Geldiler, Çorakkapı Karakolunu geçtiler, yanında Fevzi Paşa ve diğerleri vardı. Ben de arkalarından koştum. Hatuniye, Peştemalcılarbaşı, Başoturak derken Konaka kadar geldim.”

 

Ruşen Eşref Bey, İzmir Valiliği Önünde Yaşananları Şöyle Anlatmıştır;

Güneş ışığı altındaki pırıl pırıl Akdeniz gibi karşında sevinçten kamaşmış halkın uğuldattığı o meydanın bir kenarından konağın kapısına doğru bir büyük çiçek ve kurdale demetinin ilerlediği görüldü. Ben söylersem, sana gerçekten bir büyük buket sunulacak sanılır. Hayır! Bir gelin evine gönderilen muazzam çiçek sepeti taşır görünüşte bir at arabası demeliyim. Yok, yok! Ne oydu, ne buydu! Bir açık otomobildi o… Bir yürüyen gül bahçesiydi o. Ve içinde, bir tören için süslenmiş bir mektepli kız gibi, başı, sırtı al beyaz kurdelelerle bezenmiş bembeyaz bir kuzu…

…İçindeki o şirin kuzu da, senin yoluna, kanı biraz sonra dökülmekle sana esenlik sağlayacağına inanan, bağlanmış, bembeyaz bulunmaz çiçeğiydi. Gül bahçesi gibi arabayı beğenerek seyrettin. İzmirlilerin inceliğinden duygulandın. Fakat çiçeklerin arasında kuzuyu fark edince dönüp bana buyurdun ki; Aman çabuk gidin söyleyin, şu kuzuyu kesmesinler. Aşağıya hızla koştum. Fakat kapının önüne varınca gördüm ki beyaz mermere al kanlar yayılmış. Vaktinde yetişemediğimizi arz etmek için başımı ve ellerimi yukarı kaldırıp, sana doğru baktım. Gördüm ki balkondan çekilmişsin.”

 

Halide Edip Hanım, İzmire Muzaffer Komutanın Girişini Şöyle Anlatıyor;

Bizim kafile, İzmir limanına varıp denizin mavi sularını görünce, Mustafa Kemal Paşanın Hedefiniz Akdeniz!diye yapmış olduğu beyanatı düşündüm. Gerçek, bu sular uğrunda değer bir hedefti. Fakat Türk askerinin gayesi daha çok derin ve anlamlıydı, su ile ilgisi yoktu. O amaç, bir milletin yaşamak arzusuydu.”

 

İzmir Valiliğinde Yaşananlara, Gazeteci Ruşen Eşref Beyin Tanıklığı;

O gün, İzmir Valiliğinin önünde atının kuyruğuna bağladığı Yunan bayrağını yerlerde sürükleyen Süvari Çolak İbrahimi gören Gazi, emir çavuşu Ali Metinle, ona şu haberi yollamıştır; Bayrağı yerde sürümesinler. Bu bizim adaletimize yakışmaz.” Bunun üzerine Yunan bayrağı atın kuyruğundan çözülmüştür.

 

Gazi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Rauf Bey’e Çektiği Telgrafta Şunları Yazmıştır:

“İzmir’deki İngiliz Konsolosu ve İzmir Limanında bulunan İngiliz gemisinin amirali, bugün 1. Ordu Komutanı Nurettin Paşa’ya başvurarak, İngilizlerin Genel Savaş’ta Osmanlı hükümetiyle savaştığını ve dört sene önce anlaşma yaparak savaştan ayrıldıklarını ve şimdi Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’yle ise aslen düşman olmadıklarını söylediler.

 

İstanbul Hükümetinin Kutlama Telgrafı:

Büyük zafer, yalnız İzmirde değil, tüm yurtta coşkuyla kutlanmış ve zaferin baş mimarı Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşaya birçok kutlama telgrafı gönderilmiştir. Bunların en ilginci ise 2,5 yıl önce, Gaziye idam fermanı çıkartan İstanbul Hükümetinin telgrafıdır;

Korkusuz demek yaraşan komutan, Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine…

Anadolumuzun ve Türk ili olan şehirler şehri İzmirimizin kurtarılmasında üstün zafer, Osmanlılığın övünç tarihine pek parlak bir yiğitlik sayfası eklenmiştir. Bu konuda gerek yüce komutan kişiliğinizden, gerek tüm ileri gelenler ve amirler ve subaylar ve erler tarafından gösterilen kahramanlık ve yurtseverlik eserleri dilin seçkiniyle şükür edilip, ululanır. Gerçekleştirilen zafer kutlanıp kutsanırken, şehitlerimizin temiz ruhlarına Fatihalar sunulur, efendim. 10 Eylül 1922

 

12 Eylül 1922 - İzmir Zaferinin Müjdesi;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 12 Eylül 1922 günü yayınladığı bildiriyle;

Büyük Türk milleti, Ordularımızı kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir üstünlük gösterdi. Ordularımız, on dört gün içinde büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. Dört yüz kilometrelik amansız takip yaptılar. Anadoludaki istilaya uğramış yerlerimizi geri aldılar. Büyük zafer, doğrudan doğruya senin eserindir. Çünkü İzmirimizi siyasi emeller sonucu adeta memnun olarak düşmana teslim edenlerle milletin hiçbir ilgisi yoktu. Bursamıza giren Yunan kuvvetleri ise, ancak imparatorluğun askeri teşkilatı ile birlikte hareket ederek başarısız olmuşlardı. Milletin kurtuluşu, milletin rey ve iradesi, kendi alın yazısı üzerine kayıtsız şartsız hakim olduğu zaman başlamış ve ancak milletin vicdanından doğan ordularla olumlu ve kesin neticelere ulaşmıştır. Büyük asil Türk milleti! Anadolunun kurtuluş haberini tebrik ederken, sana İzmirden, Bursadan, Akdeniz ufkundan ordularının selamını da gönderiyorum.”

 

Türk Zaferi ve Sonuç:

Emperyalist ülkelerin başta İngilterenin desteği ile İzmire giren Yunan kuvvetleri, 1240 günlük İzmir ve Batı Anadolunun işgalinde yaptıkları katliamlarla ne kadar medeni olduklarını ispatlamışlardır. Savaşı kaybettikleri andan itibaren, terk ettikleri her il ve ilçeyi yakmaktan çekinmemişlerdir. 10 Eylül günü, Mustafa Kemal Paşa, Konak meydanında atın kuyruğuna bağlanan Yunan bayrağını çözdürmesi ve Karşıyakada yerden Yunan bayrağını kaldırması, ki ülke barışı için çok önemlidir. Yazdığım bu kısa makalemde, emperyalist ülkelerle işbirliği yaparak, vatanını satan İstanbul Hükümetinin Gazi Paşaya gönderdiği tebrik telgraf ve İngilizlerin Ankara hükümeti ile dost olduğunu bildirmesi çok önemlidir.

Yunan eski başbakanı Venizelos, 1934 yılında, eski düşmanı Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermesi de barışa duyulan özlemdir.

Yunanlılar, 100 yıl önce, Küçük Asya Felaketi” diye adlandırdıkları ve yüzbinlerce askerlerinin kaybını unutmamalıdırlar, bir de bu savaş sonucu altı bakanlarının da kurşuna dizildiğini de hiç unutmamalılar. Yüzyıl, bir ülkenin tarihi için çok kısadır, Yunanistan’ın, günümüzde, yine emperyalist ülkelerin oyunları ile Türkiyeye düşmanlık yapması doğru değildir. 9 Eylül bizim bayramımız, onlar da aynı günü; felaketin sorumlusu krallarının kaçtığı, rejimin değiştiği bir barış ve bayram günü olarak kutlamalıdırlar. Barış özlemimle…

 

9 Eylül 2021

Ahmet Gürel

Atatürk Araştırmacısı


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN