Slow Food Akımı Nedir?
Slow- food (Yavaş Yeme) Hareketi. ızlı yeme alışkanlığını ortadan kaldırmak ve yerel üreticileri korumak amacıyla 1986 yılında fast- food' a tepki olarak İtalya' da Carlo Petrin’i tarafından başlatılmıştır. İyi, temiz ve adil gıdayı savunan Slow- Food, tüketilen ürünlerin lezzetli olması; yeryüzüne, diğer canlılara ve insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde temiz koşullarda üretilmesi ve çiftçilerin emeklerinin karşılığını adil bir şekilde alması gerektiğini savunmaktadır. Az fakat sık yemeyi ilke edinmiş ve temkinli, yavaş ancak kararlı adımlarla geçtiği yerlerde iz bırakan salyangozu sembolü olarak kullanmaktadır.
Slow Food’un sadece Fast Food yemeği protesto eden bir hareket olduğu zannedilir; fakat bu hareket, uluslararası endüstriyel Fast Food zincirlerine karşı çıkmak olarak özetlenemez. Slow Food, sanıldığı gibi; ağır ağır pişirilmiş bir yemeği, tadına vara vara, yavaş yavaş yemekten ibaret bir keyif anlayışı da değildir. Slow Food’un amaçları arasında giderek hızlanan hayatı normal ritmine döndürerek yavaşlatmak bulunur. Toprağın sunduğu lezzetlerin zevkine varmak, eşsiz lezzetlerin doya doya tadını çıkarmak doğal olarak bu hareketin tam da odağındadır.
Toplu Yemek Yeme Geleneği
Türklerde toplu olarak yemek yeme geleneği oldukça eskilere dayanır. Türk Mutfak kültürü ile ilgili gelenek ve uygulamalar günümüzde hala uygulanmaktadır. Doğumdan ölüme kadar geçen zaman içinde, insanların özel günleri ile ilgili törenlerde, dinsel veya toplumsal kökenli bayramlarda ikram edilen yiyecek ve içecekler sanki bir kurala bağlıymış gibi uygulanmaktadır. Anadolu’da, yeni doğan bebek ziyaret edildiğinde “Loğusa şerbeti” ikram edilmektedir. Gelen konuklara, Loğusa şerbetinin yanında, pide ya da tavuklu pilav ve ayran ikram edilir. Aynı şekilde, bebeğin ilk dişi çıktığında haşlanmış buğday olan “hedik” ikram edilmesi eskiden beri devam eden bir gelenektir Anadolu’da, dinsel törenlerde gelen konuklara yemek vermek bir gelenektir. Bu yemek, ölünün cenazesinin kalktığı gün ve genelde 40. ölüm gününde, yakınları tarafından gelen akrabalara, arkadaşlara, cenazede görev alan kişilere ve komşulara verilmektedir Bunun yanında, Ramazan ayında toplu olarak iftar yemeği verilmesi, hacıya giden kişilerin yakın akraba ve arkadaşlara yemek vermesi yada mevlüt okutması şehir ve kırsal kesimde uygulanan gelenekler arasında yer almaktadır. Türk Mutfak kültüründe düğünde (evlenme, sünnet) yemek verilmesi ayrı bir önem taşımaktadır. Eskiden, düğün sahibi kendi evinde gelen konuklara yemek ikram ederken, günümüzde yemekli düğünler yapılmaya başlanmıştır. Her iki şekli ile de bu uygulamanın devam ettiği görülmektedir.
SONUÇ
Kökleri çok eskilere dayanan, zenginlik kaynaklarını geniş bir coğrafyaya yayılmasından alan ve çeşit zenginliği olan Türk Mutfak kültürü dünyanın en büyük mutfakları arasında yer almaktadır.
Türkiye’de yerel mutfakların özgün etkilerini içinde barındıran köklü ve çok yönlü bir mutfak kültürü yaşamaktadır. Geleneksel olarak sofralarda yer alan yemekler, çorba, etli yemekler, zeytinyağlı sebzeler, salata ve tatlılardır. Sofrada çabuk yemek yemek, bir tabaktan birlikte yemek, yemeğe başlamadan besmele çekmek ve yemek sonunda sofra duası yapmak gibi alışkanlıklar geçmişten günümüze kadar devam etmiştir. Bu gün bile hala bu alışkanlıkların devam ettiği görülmektedir.
Küreselleşmenin etkisi ile diğer dünya mutfaklarından etkilenmeler, fast food gibi bazı akımların etkili olduğu günümüzde, Türk Mutfak kültürünün yaşaması ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda yapılması gerekenler bulunmaktadır.
Orman Meyveli Enginar tatlısı
4 adet çanak enginar
100 gr Böğürtlen
100gr Frambuaz
150gr Çilek
100gr Toz Şeker
1 Su bardağı Su
Pişmaniye
¼ Adet Limon
Yapılışı:
Enginarı Bir tencere İçerisine alalım. İçerisine pişmaniye hariç tüm ürünleri atalım ve yaklaşık 20 dk. kısık ateşte pişirmeye bırakalım. Daha sonra tencereden alıp tepsiye dökelim ve soğumaya bırakalım. Tabağın altına pişmaniyeyi koyalım soğuttuğumuz enginarı da üzerine koyup afiyetle yiyelim…
Afiyet Olsun…