Günler ısınmaya yüz tuttu. Gitmelerin telâşında esrik baharlar. Geceler eksiltiyor beni. Yalnızlığım dokunuyor tenime. Ayrılığın yüzü gülümsüyor gözbebeklerimde. Rüzgâr iç çekiyor nefeslerimde. Ateş gibi bir sevdanın kollarında üşüyorum. Gecenin siyahını yıkıyor gözyaşlarım. Bir ses gibi, bir rüyâ gibi alev alev yanıyorum. Tenime değdim, orda mısın diye. Yoksun...
Yalnızlığım kaçıyor öksüzlüğüme. Oysa, nevbaharıydın sana adanmış dizelerimin. Gözlerinin tebessümünden tutunuyordum aşka. Dudaklarımda hüznün kıpırtısı gizlenmeye çalışsa da ellerimin tedirginliği gözlerimin buğusuna iştirak ediyordu. Eflâtun bir rengin yorgunluğunda yığıldı mavi düşlerim. Hayatın ortasında kalakaldım, kayboldum hislerimle. Şimdi, alaca ay tutulmalarında yazıyorum sevda cümlelerini papirüslere. Gücenmiş satırlarla sesleniyorum gidişine. Yokluğunun karanlığında sönen umutlarım, kelimesi tükenmiş şiirlerimin yamalı bohçası gibi. Gidişin içime oturuyor. Aklımın kıyısından dolanıp ayrılığa "merhaba" diyorsun. Demek "tam" olamadık biz. Hayat gibi kaydın parmaklarımın arasından. Seyirci kaldım gidişine. Şakacı baharlar gibi aldattın içimin erik ağacını. Soldurdun bayırlarımdaki gelinciklerimi.
Gidişinle saklı bir kentte ateşe verdin gülümseyen papatyalarımı. Düş kırıklığına oturdum lâcivertin sırıtışlarında.
Gün, dünde kalırken, ayrılığın sızısı bugüne sarktı pencere kenarlarında. Gittin ve sardın sensizliği boynuma bir atkı gibi. Yaslı bir bulut gelip, yaslanıyor şimdi kahverengi gözlerime. Kopuyor zihnin telâşıyla asumandan yağmurlar. Mavi bir ateş tutuşturuyor tülden narin kanatlarımı. Binlerce figan baş kaldırıyor bir lâhzada tenimde. Uzak diyarlarda sevda yorgunu yüreğimle acı dolu, hasret dolu geceler ve sabahlarım. Ayrılık dolu sensizliği, ürkek sokak aralarında dolaşırım. Utangaç tebessümünle gelip, çaldığın gözlerimi ve kalbimi de bırakmıştım avuçlarına. Şimdi kar altında alev alev düşlerim maviye dair.
İmkânsız bir sensizliğin yalnızlığındayım.
Şiire uyandım derken, baktım ki gök gürültüsü ve şimşeklerin dansı hâkim asumanımda. Yan yatmış bir çaresizliğin gark oluşlarında nefes alamıyorum. Aşk akıp gidiyor içimden ve ekşi sözleri atmaya çabalıyor nefeslerim dışarı. Gözlerin hasret gecesi. Üstümde bir bahar sancısı. Göklerimde mavi kanatlı uçurtmalar. Üstüme dökülüyor akşamın alacası. Öyle bir hüzün ki sarıyor bir palto gibi. Haziran titreyişleriyle sarsılıyor tenim. Hep kahır döküyor gözlerim, ellerim, kelimelerim, hayata... Çünkü geberiyorum aşkından...! Çekip gittin de ne oldu...? Başın göğemi erdi mutluluktan...? Gidişinle zehretsen de hayatı ruhuma, gül-î rânâm oldun. Her şeye rağmen, mavi gibi yazgımsın ömrüme. Mavi gibi yazgımsın...
Tarifsiz bir yanışın ve ılık ıslanışın sonu hüsran olmamalıydı.
Olmamalıydı!
Olmamalı!