Merhabalar güzel insanlar, bir başka yazımla sizlerle yeniden birlikte olmaktan dolayı çok mutluyum. Sevgi ve saygılarımla selamlıyorum her birinizi. Bugün seçtiğim tema ile hayatımız adına neler yaptığımız ve yapabileceklerimize değineceğiz hep birlikte sizlerle. Ya da hayatı ne kadar ciddiye alıyoruz sorusuna cevap arayacağız.
Şöyle bir arkama yaslanıp, kendi adıma acaba ben neler yaptım bu hayatta diye düşünmeye başladım bile… Ya da neler yapmak istedim de hangilerini gerçekleştirebildim, yapamadıklarım da oldu elbette… "Theodore Roosvelt" çok güzel bir söz söylemiş: “İnanmak başarmanın yarısıdır.” Yani önce ne yapacağımıza inanmak ve istemek çok mühim. Bu kararı alırsak kendimize daha çok güveniriz. Ben hep şöyle düşünmüşümdür daha önce başaranlar nasıl başardı. Eğer istersen sen de çalışarak başarabilirsin diye kendimi motive etmişimdir genellikle. Yeter ki isteyin…Yaptığınız işi, mesleği, eğitimi ya da sanatı severek yaparsanız zaten bir bakmışsınız ki kendinizi onun içinde bulmuşsunuz bile.
Yeter ki hayatı ertelemeyin, yapmak istedikleriniz her daim önceliğiniz olsun. Hayat çok kısa su gibi akıp gidiyor, kim tutabiliyor ki zaten öyle değil mi? Günler günleri, haftalar haftaları, aylar ayları ve yıllar yılları kovalayıp duruyor. Burada Sezen Aksu’dan çok dinlediğimiz bir şakı geldi yine aklıma buyurunuz yine birlikte mırıldanalım:
Geldim yarım, kaldım yarım
Neydi ne oldu, şu tez canım
Ertelendim hayattan, sevdim yarım
Derken bugün olmazsa, olur yarın
Kendimden kaçak
Yârim keskin bıçak
Nerde bende o yürek
Yardan cayacak
Hep köşe bucak
Kendi adıma yapmak istediğim çoğu şeyleri gerçekleştirdim çok şükür. Fakat asla bunu hırsa dönüştürmedim. Yarım kalan şeyler de oldu muhakkak. Her şey bir yapboz gibi tek tek yerine oturdu zamanla. Yine de daha yolun çok başındayım. O kadar çok öğreneceğim şey var ki. Hayat başlı başına bir imtihandan ibaret. Bendeniz ise ömrünün sonuna kadar öğrenmeye açık bir öğrenci…Şiir yazmayı çok seviyorum, aslında yazı yazmayı çok sevmişimdir hep çocukluğumdan bu yana. Her insanın bir deşarj olma yöntemi vardır. Konuşmayı da yerine göre severim fakat yazarak daha çok rahatladığımın farkına vardım. Naçizane tavsiyem yanı başınızda sürekli bir kalem ve kâğıt bulundurmanız. Bir günlük tutmalısınız mesela. Şimdi teknolojinin bizlere sunduğu tabletler, telefonlar, bilgisayarlar var hep evlerimizde. Notlarımızı bu dijital aletlere alıyoruz genellikle. Fakat özellikle şiirlerimi yazarken tercihim, hep karalama kağıtlarına yazmak olmuştur.
Son yıllarda ise köşe yazılarımı yazmak beni çok mutlu ediyor mesela. İnanın yazamadığım zamanlarda çok huzursuz oluyorum. Onun dışında müzik dinlemek, kendimce çalabildiğim bir enstrüman çok rahatlatıyor beni. Aileme şöyle bol köpüklü sade kahve pişirip birlikte içmek, onlarla güzel bir film izlemek de sevdiğim şeyler arasında. Aile ile yapılan her şey çok güzeldir çünkü. Anne, baba ve çocuklar bir çatı altında birbirlerine kısa süreler de bile olsa zaman ayırmalılar. İşleri, güçleri, başkalarını bahane edip eşimizi, çocuklarımızı ihmal etmemeliyiz. Bir tane ailemiz var çünkü bu dünyada.
Bu arada da yapmak istediğiniz şeyleri asla ertelemeyiniz. Hepsini bir arada yürütebilirsiniz diye düşünüyorum. Yeter ki zamanlamayı iyi ayarlayalım. İçinizde ukdeleriniz kalmasın asla. Sosyal etkinliklerden uzak kalmayınız. Şimdi salgından dolayı uzun süredir hep mahrum kaldık bu güzelliklerden evet. Fakat çok yakın bir zamanda her şey yoluna girecek inşallah. Bizleri depresyon eşiğine kadar getirdi bu malum virüs maalesef.
Evlerimizde kaldığımız bu dönemler bize şunu da gösterdi aslında. Asla pes etmemeyi öğrendik. Evde de hobilerimizi geliştirdik. Sanat adına evde ve sosyal medyada yapabileceğimiz şeyleri yaptık. Bol bol hamur işleri ile uğraştık. Çiçeklerimize daha çok vakit ayırdık. Ailemizle daha çok zaman geçirdik. Bol bol yürüyüşler yaptık ev içinde özellikle. Çocuklarımızla oyunlar oynadık. Maske, mesafe ve hijyene dikkat etmenin önemini daha da çok anladık. Çok canlar kaybettik maalesef...
Bazı filmlerde ve en çok da sosyal medyada çok rastladığımız bir söz var. Latince kökenli “Carpe Diem” diye adlandırılan bu sözcüğü hepimiz muhakkak duymuşuzdur. Anlamı ise “Anı yaşa”, “günü yakala” demek. Milattan 23 yıl kadar önce söylenen Carpe Diem, Latin Edebiyatı’nın önemli ozanlarından biri olan Horatius’un bir dizesinde geçmektedir. Orijinal kitabın dizeleri içindeki anlamı ise şöyledir; “Günü yaşa; yarına mümkün olduğunca az güven.”
Yarının bizlere neler getireceğini bilemeyiz. Yaşamın her anının kıymetini bilmeliyiz onun için. Bunun için de gerekli tedbirleri almalıyız kendimizce. Mesela sağlığımız adına yapmamız gereken ne varsa bunları uygulamalıyız. Sonrasında gelecek hastalıklar adına bir önlem belki de. Elimizden ne geliyorsa yani hayatımızı daha sağlıklı ve kaliteli olarak yaşamak için mücadele etmeliyiz. Nefesimizin son anına kadar kendimize önem göstermeliyiz. Bunları yapmak çok da zor değil aslında ama hep nedense erteliyoruz hayatımızı. Başımıza bir şeyler geldiğinde ise iş işten geçmiş oluyor bile…
Hayat çok güzel ve zehretmeden yaşamalıyız bu güzel yaşamı. Zeynep Değirmencioğlu’nun başrolde oynadığı ‘Hayat sevince güzel’ filminin şarkı sözleri geldi aklıma. Bana eşlik edeceğinizi biliyorum, buyurunuz o zaman:
Sevince tatlı günler.
Bir kuşu, kelebeği,
Bir taşı sevin yeter.
Sevince kalbimizde ümitler çiçeklenir.
Kötülükler kaybolur karanlığa gizlenir.
Çok sevmeli herkesi sevgi ömrün neşesi,
Dünyada en güzel şey
Kalpte insan sevgisi
Hayat sevince güzel,
Sevince tatlı günler.
Bir kuşu, kelebeği,
Bir taşı sevin yeter.
Bugün de bir yazımın sonlarına geldim yine tabi ki hiç istemeden. “Hayatı erteleme, anı yaşa” dedik hep birlikte sizlerle. Konumuz çok manidar ve yine satırlara sığmayacak kadar uzun. Fakat siz kıymetli okuyucularımı çok sıkmak istemiyorum okurken yazımı. Bir başka yazımda hayat adına devam ederiz yine hep birlikte güzel insanlar. Tekrar buluşmak dileklerimle selam, sevgi ve saygılarımla…
AYŞE FİLİZ GÖKDEMİR ÖZARSLAN
20.09.2021