Masa başında, bazen de kendi kendimize beyin fırtınası yaparız.
İşimiz, geleceğimiz için ya da kendimizi iyi hissedeceğimizi düşünerek yeni fikirler üretiriz.
Ve bu fikirlerin olma olasılığı bizi heyecanlandırır.
“Ah bir olsa hayatım düzene girecek, daha başarılı olacağım, daha mutlu olacağım, daha rahat edeceğim, daha çok kazanacağım” gibi çıktıları olan fikirlerdir bunlar.
Bilirsin…
Yapabilsen, şartlar oluşsa kim bilir neler olacak!
Bir fikrin varsa…
Elinde tuttuğun bir tohumun var demektir.
Nasıl o tohum toprakla buluşmadan filiz vermeyecekse aklından geçen projeler de eyleme geçmeden sonuç vermez.
Hatta bir tohumun toprakla buluşması bile illaki hasat vereceğini göstermez.
Tohumun toprağın içinde sıkışıp kalması, kendini patlatması ve filizlenmesi sancılı bir süreçtir.
Karanlığa gömülmek ve orada beklemek, ışığa kavuşmak zaman ister.
Kendini göstermeden kendini önce içinde büyütmektir ve sabır ister.
Yaprakların, ince narin dalların toprağın dışına çıkında kimse bilmez tohumun toprağın altında ne çektiğini…
Ancak tohum için bir zaferdir güneşe kavuşmak.
Doğru zamanlamayla, gübresiyle hazır bir toprakla buluşan, güneşin sıcaklığı nemiyle beslenmiş, sulanmış, etrafında oluşabilecek yabani otlardan temizlenmiş tohum ürüne döner ve hasat oluşur.
Ve bu, bakabilen, görebilen için heyecan veren bir süreçtir.
Ne fikirler vardır doğru zamanı ve doğru zeminini bekleyen…
Nasıl ki tohum toprağa düşmeden filiz vermiyorsa, fikir de onu cesaretle eyleme geçirecek, zorlanacağını bilecek ama vazgeçmeyecek bir kişi ile karşılaşmadan sonuç vermez.
Toprakla buluşmayan tohum gibi içinde yüzlerce meyve taşır ama o küçük bir tohumdur görünen.
Ve sonra ne mi olur?
Bir çoğumuzun başına gelen olur.
Biri gelir senin o fikrini hayata geçirir ve oldurur.
Ve sana da “Aaa ben de düşünmüştüm” demek kalır.
Hatta dersin ki:
“Ben yapsaydım daha iyisini ve daha güzelini yapardım.”
İşte bu noktada…
Dış ses sorar:
Neden yapmadın?
Neden inanmadın?
Neyi bekledin?
Neden erteledin?
Onunla olan farkın ne biliyor musun, beklemedi ve fikrini harekete geçirdi.
Doğru zamanı hissetti, zemini yokladı ve şartları gerçekleştirdi.
İhtiyaç duyulan ne varsa karşıladı ve oldu.
Şimdi sen beğenmedin tabii, yarım yamalak buldun hatta.
Çünkü neden?
Senin o mükemmeliyetçi yanın hep eksik aradı bugüne kadar.
Ve sonuç:
Birileri yapar, evet haklısın biraz eksik olur ama gör bak zamanla mükemmel olmasa da iyi olur.
Ve sana “keşke”si kalır.
Öyleyse…
Kim bilir daha ne güzel fikirler var sende.
Tutma onları, harekete geç.
Elindeki tohum hasadı bekler.
Yeni fikirlerimizi hayatımıza geçirmek için harekete geçtiğimiz, kendimize inandığımız, cesaret bulduğumuz yeni bir yıl diliyorum.