Herhalde 10- 15 sene önceydi. Hürriyet gazetesi reklam bölümünde çalışıyorum. Bi öğleden sonra ofiste, masamda o zamanlar pek havalı dizüstü bilgisayarımın karşısında çalışıyorum. Sırtım ofis kapısına dönük oturduğumdan kapıdan kim girdi, kim çıktı görmüyorum. Bilgisayara dalıp gittiğim bir an karşımda iki adam beliriyor. Birinin eli boş, diğerinin de elinde küçük bir çanta var. Hararetli bir ses tonuyla "Fedai sen misin?" diyor öndeki adam. Bi an ürküyorum. Yavaş bir ses tonuyla "buyrun benim" diyorum. Masaya buyur ediyorum. İki cümle sonra anlıyorum ki, telefonla, reklam konusunda bilgi istemişler gazetelerden fakat kimse alaka göstermemiş. Sadece ben bilgi aktarmışım. O nedenle gelmişler gazeteye.
İşte böyle tanıştık Tanyer İnşaat Münir abiyle.
Sonrasında da o çok güzel işler yaptı, biz de o işleri duyurduk.
Şimdi bu adam bunları neden anlattı dediğinizi duyar gibiyim.
Hemen aktarayım.
Asma Bahçeler
İki, üç hafta önce Hürriyet'te de birlikte çalıştığım hatta sevgili eşim Ebru'nun ekip arkadaşı Özge Karaoğlan aradı. "Abi ben Tanyer İnşaat'ta çalışmaya başladım. Münir Bey'in oğlu Taylan Bey Eşlikçi adlı çok şık bir restoran açtı. Senin de görmeni istiyoruz, hem de hasret gideririz." dedi. Uzunca bir süre davete icabet edemedim ama çarşamba günü rast geldi, kızçem Deniz, @gezginkereviz ile birlikte gittik.
Tanyer İnşaat'ın Narlıdere'de Asma Bahçeler projesinin bulunduğu yerde restoran. Şahane bir orman manzarası var. Münir Tanyer'in yıllar önce bir sohbetimizde kurduğu hayaldi Asma Bahçeler. Şimdi bu hayalin olduğu yerde birlikte yemek yemek benim için de enteresan bir duyguydu.
Sizlere detay detay anlatmayacağım bu güzel restoranı ama bir iki şeyden de söz etmeden geçemeyeceğim.
Şunu söyleyeyim, gerçekten çok şık bir yer Eşlikçi. Ama öyle şıklığında ezileceğiniz bir yer de değil.
Daha girer girmez karşılamada mekanın sıcaklığını hissediyorsunuz. Restoran modern bir çizgiyle dekore edilmiş ama klasik şeyler de unutulmamış. Girişte küçük bir meze dolabı, açık mutfağının önünde kurulu ocakbaşı acayip hoş olmuş. Eşlikçi'nin şefi Can Doğan Adanalı. "Ciğerciydi benim dedem abi, ocakbaşı olmasa, olmazdı." diyor. Kendi yorumladığı ızgaralarını, kebabını, şişlerini ikram ediyor misafirlerine. Biz masada oturduk ama aklım ocak başında kaldı. Bi dahakine artık.
Eski sevgilim
Masaya gelen tüm "eşlikçi" leri tek tek sayıp anlatmak isterim ama o kadar çok ki, hangisini anlatsam bilemiyorum.
Aklımda en çok kalan "eski sevgilim".
Biraz kuru domates, biraz kuru biber ve süzme yoğurt. Bi de şefin sırrı elbet. Tatlı başlayıp acı bitiyor sonu. Galiba onun için adı "eski sevgilim".
Ah! Az kalsın unutuyordum. Şef Can Doğan bir şaşlık yapmış ki, dillere destan. Ee şef Adanalı olur da kıyma (kebap) olmaz mı? O da var elbet.
Bi ondan, bir bundan derken gecenin sonu geliyor. Geliyor da benim hiç gidesim yok.
Yazımın başında dediğim gibi muhabbeti olan, sıcak bir yer. Öyle ki, arada hava almaya kapı önüne çıktığımızda bile bunu hissediyorsunuz. Ateş başında herkes kaynaşıveriyor. Birbirini ilk kez gören insanlar kırk yıllık dost gibi oluveriyor. Ama hep derim, bir yerin sıcaklığı, samimiyeti oranın sahibinden, çalışanından gelir.
Münir abiyi çok eskiden tanırım, naif, sıcak insandır. Çocukları Taylan ve Gül'ü yeni tanıdım ama öyle sıcak ve samimiler ki, sanki kırk yıldır muhabbetimiz var.
Direkt olarak şuraya gidin demem biliyorsunuz. Ama Eşlikçi'ye gidin. Keyif alacağınızdan eminim.
Daha birçok ayrıntısı var restoranın. Mesela kendi bahçelerinin zeytinyağı, dutu, vişnesini kulla kullanıyorlar. Pişirmede kullandıkları odun kiraz. Isparta'daki kiraz bahçelerinden geliyor. Yemeklere verdiği aroma müthiş!
Masadaki sohbete doyamamış, bitmesin istemiştim. Galiba bu gidişle benim yazı da bitmeyecek. İclal Aydın'ın bir şiirinde geçen şu mısrayı çok severim.
"Pişirdiğim yeniyor da,
güzel olmuş denmiyor."
Her sofranın, emekle pişirilmiş her sofranın, sofra sahibinin hak ettiği sözdür; güzel olmuş.
Münir abi, Taylan, Gül, dili tatlı, eli lezzetli Can Şef, ellerinize sağlık...
Evet güzel olmuş, hem de her şey çok güzel olmuş...