HEMEN MAGAZİN İZMİR'E ABONE OL!

İkbal Kaya

YASINI YAŞA

Magazinizmir

Acımız, ızdırabımız büyük,  nasıl iyileşeceğimizi  ve birbirimizi nasıl iyileştirebileceğimizin  yollarını bulmaya devam ediyoruz. 

Ruhsal olarak hala yas sürecindeyiz. 

Tv karşısında izlediğimiz, sosyal medyadan takip ettiğimiz canlarımız  hayatlarımıza, aramıza karışmaya başladı.

Belki bir market alışverişinde karşılaşıyoruz. 

Belki yeni komşunuz belki de evinizde misafiriniz, akrabanız oldu.

Ya da yeni iş arkadaşınız olarak çıktı karşınıza.

Belki çocuğunuzun sınıf  arkadaşı oldu .

Ne yapmalıyız?

Acısı ve ızdırabı olan kim olursa olsun ne yaşamış olursa olsun.

Yaşadıklarını sizinle paylaşmak istediğinde ihtiyaç duyduğu şey, sizin onu dinlediğini bilmesidir.

İşte tam bu noktada yapacaklarımız çok değerli.

Karşımızdakinin hikayesini  dinlerken göz teması kurmak beden dilimizle onun yanında olduğumuzu hissettirmek ve sözünü kesmemek. Onunla bağlantı kurmak.

Acısını anlatırken,  istemeden yapabileceğimiz en büyük yanlışlardan biri şunlar olabilir… 

“Sen kurtuldun ya, bunu da şükür, her şey yoluna girecek.”

Ya da…

“Bizim bir tanıdık var onun başına gelenleri duysan haline şükredersin.”

Onun hikayesini başka bir hikaye ile karşılaştırarak kesip değersizleştirmeyin. Başka bir hikaye ile teselli etmeyin.

Herkesin yaşadığı kendine özel ve değerli.

Ya da vahhh vahhh,  tühh tühh  gibi sözlerle de acısını köpürtmeyin. 

Ya da durumunu, bulunduğu  şartlarını sorgulamayın.

Başına gelenlerin altında bir şeyler arayıp suçlamayın. Meraklı olmayın.

Tek yapacağınız şey dinlemek…

Bırakın rahatlasın, ağlasın, içini döksün,  boşaltsın. 

Karşınızdakinin ihtiyacı olan acısına izin verilmesi ve bunu ifade etmesi ve sizin de dinlemeniz ilk etapta bu yeterli.

Yorumlamadan analiz etmeden dinlemeyi başarabilir miyiz?

Sadece sevgi dolu dokunuşlarla kalbinizi açın şefkatinizle kucaklayın, destekleyin yalnız olmadığını hissettirin. 

Karşınızdakinin ve kendinizin de yasına izin verin. 

Bazen de acısı, ızdırabı yoğun olan bir kişi hiç konuşmak istemeyede bilir.

O zaman da susmasına izin vermek önemli.

Meraklı olmamak, 

Sorular sorup onu zorlamayın. Sıkıp bunaltmayın.

Susun ama  yanında kalın, desteğinizi varlığınızla hissedecektir.

Bu süreçte hep birlikte iyileşip iyileştireceğiz. Yalnız değilsin. Yasını yaşa. 

Bu zorlu zamanlardan geçerken acı, ızdırapla kapkarayız korku doluyuz.. 

Bu sıralar gökyüzü değiliz, güneş, bulut, çiçek, su değiliz. Yastayız.

Büyük bir ağırlık var üzerimizde her bir hikayeyi sırtlandık “ya ben olsaydım” diyen cılız bir iç sesle günlük hayatımıza devam etmeye çalışıyoruz.

Belki bundan da fazlasını hissediyoruz. 

 

Bir adım geriye çıkıp olup biteni izleme zamanı geldi.

İçinde kaybolmadan, yok olmadan, soğukkanlılıkla “Ne yapabiliriz?” üzerimize düşen sorumluluğu alarak, sorgulayarak, akılcı çözümlere ihtiyacımız var.

 

Bundan iki üç ay önce kendi hayatımız nasıldı? Unuttuk.

Ailemiz, çocuklarımız, işimiz gücümüz neydi? Hayattan nasıl keyif alırdık, beklentilerimiz, hayallerimiz neydi?

Nelere sevinirdik nelerden mutlu olurduk, nelere üzülürdük unuttuk.

Biliyorum bunu uzun bir süre istese de yaşayamayacak insanlarımız var.

Ama bizlerinde sorumlulukları var.

Geride kalanlara iyi bir hayat vermek için hayata tutun ve başla.

İyi ol, güvende ol, sağlıklı ol. 

Birbirimize ihtiyacımız var.

 


Yazarın Diğer Yazıları
FACEBOOK İLE BAĞLAN