“Ordu koşuyor, Yunanlılar şehir ve kasabalarımızı yakarak, dağlara kırlara kaçamayan halkımızı öldürerek, İngiliz donanmasının bulunduğu İzmir’e ulaşmaya can atıyorlardı” diyen Falih Rıfkı Bey, o günleri şöyle anlatmıştır:
“İstanbul’dan emir alan İzmir’deki yabancı devletlerin konsolosları Mustafa Kemal’den görüşmek üzere buluşma yeri göstermesini istemişlerdi. Mustafa Kemal:
‘9 Eylül’de Nif’te buluşuruz’ demiştir.
Hâlbuki 9 Eylülde Türk askerleri İzmir’de Akdeniz kıyılarına varmışlardı.”
9 Eylül 1922 - Muzaffer Komutan Belkahve’de,
Muzaffer Komutan, İzmir özlemini 18 numaralı not defterine şöyle yansıtmıştır;
“15 Mayıs 1919, İzmir’in işgali… Ben aynı günde İstanbul’u terk ettim. O kara günde Karadeniz’deydim. 3 sene ve 4 ay sonra da bugün Akdeniz’deyim.” Artık, 1240 günlük esaret bitmiş, kara günlerden sonra, aydınlık günlere gelinmiştir.
Aynı gün, Gazi Mustafa Kemal Paşa Belkahve’den İzmir’i seyrederken, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya dönerek, şunları söylemiştir; “Paşam, Anadolu seferi yüz aklığı ile sona erdi. Bundan sonra başka işlerimize bakarız.” 10 Eylül tarihli Vakit gazetesinin haberinde, süvari kıtalarımızın dün saat dört ile beş arasında İzmir’e girdikleri ve İzmir kalesinde şanlı bayrağımızın dalgalandığı ve şehirde sükûnetin hüküm sürdüğü belirtilmektedir. Dördüncü alay komutanı Binbaşı Reşat Bey, Kadifekale’ye ay yıldızlı bayrağını çekmiştir.
Gazi, İzmir’de herhangi bir yangın belirtisi görmeyince, arkadaşlarına;
Eğer, bu güzel şehre bir şey olsaydı çok üzülürdüm” demiştir.
Muzaffer Türk Ordusu, İzmir’de
09 Eylül 1922 günü, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Temsilciler Heyeti Başkanı Rauf Bey’e, şu telgrafı çekmiştir:
“Birliklerimiz İzmir doğu sırtlarında düşmanın son direnişini kırdıktan sonra bu gün 9 Eylül 1922, mağlup düşmanla birlikte İzmir’imize zaferle girdi. Ben yarın öğleden itibaren İzmir’de bulunacağım.”
Aynı akşam, Başkomutan, Türk ordusuna şu kutlama mesajını göndermiştir:
“İlk verdiğim Akdeniz hedefine varmakta orduların gösterdiği gayreti ve fedakârlığı saygı ve takdirle anarım. Elde edilen büyük zaferin gerçek yaratıcısı olan değerli arkadaşlarıma samimiyetimle teşekkür ve tebriklerimi bildiririm.
Orduların, bundan sonra verilecek hedeflerin alınmasında da aynı başarı ve fedakârlığı gösterme yarışına gireceğine inancım tamdır.”
Yüzbaşı Şerafettin Bey, İzmir Valiliği’ne Bayrak Çekiyor
Ordu, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın tarihi emriyle adeta İzmir’e akarken, İkinci Süvari Tümen Komutanı Yarbay Zeki, öncü olarak Birinci Süvari Alayı’nı görevlendirmiştir. İzmir’e girme görevi de İkinci Tümen, Dördüncü Alay Komutan Yardımcısı Yüzbaşı Şerafettin’e verilmiştir.
Yüzbaşı Şerafettin, süvarileriyle İzmir’e giriş anını şöyle anlatmıştır:
“Anlatılmaz bir hızla mesafeleri aşıyor, İzmir’e doğru uçuyorduk. Kaçan düşman köyleri, kasabaları yakıyor, intikamını sivil halktan alıyordu. Adım başı rastladığımız yürekler acısı manzara, hızımızı büsbütün artırıyordu.”
9 Eylül sabahı saat 09.00’da Bornova’ya giren Türk askerlerinin coşkusuna, Bornovalı Levantenlerin korkusu karışmış ve ülkelerinin bayraklarını evlerine asarak, kendilerini güvenceye almaya çalışmışlardır. Yüzbaşı Şerafettin, süvarileriyle Halkapınar’a doğru yürürken, bir Rum’a ait Tuzakoğlu Fabrikası önünde ateş yağmuruna tutulmuşlardır. 80 kişilik öncü takım, yönünü Alsancak’a çevirmiş, doludizgin, yalın kılıç şehre doğru akmaya başlamışlardır. Saat 10.30’da Alsancak’a ulaşan Yüzbaşı Şerafettin, 40 askerini kaybederek hedefe doğru ilerlemiştir. Süvariler, dörtnala Kordonboyu’ndan Pasaport İskelesi’ne geldiklerinde, bir Rum’un attığı bomba, Yüzbaşı Şerafettin’in atının önünde patlamıştır.
Vücuduna şarapnel parçaları isabet eden Yüzbaşı Şerafettin, ölen atını değiştirmiş ve vilayete doğru ilerlemeye devam etmiştir. Yüzbaşı Şerafettin Bey, daha sonra yayımlanan anılarında o günü şöyle anlatmıştır;
“Hükümet Konağı’nın önünde atımdan yere bir ok gibi fırladığım zaman bir delikanlıyla karşılaştım. Elinde şanlı bayrağımız vardı. Bu mübarek emaneti gencin elinden kaptım ve koynuma soktuktan sonra bir elimde silahım, ötekinde kılıcım binadan içeri daldım. Süvari arkadaşlarım da beni takip ediyorlardı. Birkaç dakika sonra binanın üst katında görevimizi tamamladık; düşman bayrağını direkten alaşağı ederek, balkona şanlı bayrağımızı çektim.”
Böylece 15 Mayıs 1919 günü İzmir’in işgaliyle karşılaşan Konak Meydanı; 3 yıl 3 ay 24 gün sonra, 9 Eylül 1922 günü, İzmir’in kurtuluşuna da tanık olmuştur. Balkona çıktığında göğsündeki kanın bulaştığı bayrağı, gözyaşları içinde göndere çeken Yüzbaşı Şerafettin, o dakikaları şöyle anlatır:
“Yaraları kim düşünür, ölsem ne gam. İzmir’i kurtarmıştık ya. Bu şerefin öncüleri biz olmuştuk ya.” Hükümet Konağı’nın önünde toplanan halk, coşkun alkışlar arasında Yüzbaşı Şerafettin ile birlikte Türk bayrağını göndere çeken Süvari Teğmeni Ali Rıza Bey ve Teğmen Hamdi Beyleri bağırlarına basmıştır. O gün akşam saatlerine kadar, yabancı konsoloslarla görüşme görevini Yüzbaşı Şerafettin Bey yerine getirilmiştir. Bu arada Yüzbaşı Zeki komutasındaki süvari birliği Sarıkışla’ya, Yedek subay Besim Efendi de Kadifekale’ye Türk bayrağını çekmişlerdir. 1. Süvari Tümeni Komutanı General Mürsel Paşa, saat 14.00’de Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa’ya İzmir’in geri alındığını telgrafla bildirmiştir.
5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa, İzmir’de
9 Eylül 1922 günü, baba memleketi olan İzmir’e süvarileriyle giren ve şehrin yönetimini üzerine alan 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa, o geceyi şöyle anlatmıştır:
“Halkın yapmakta olduğu şenliklerin gece yarısına kadar devamına izin vererek, ondan sonra herkesin evine çekilmesi ve sakinliğin sağlanması, yarın gelecek olan Başkomutanı karşılamak üzere hazırlanması bildirdim. Gece yarısından sonra işitilen bazı tüfek sesleri üzerine, bütün mahalleleri otomobille dolaştım. Tüfek seslerinin, o sırada İzmir’e giren Kolordu Mızıkası’nın çalmaya başladığı İzmir Marşı’nı duyan halkın sevinç gösterilerinin yeniden canlanması üzerine olduğunu anladım. Sarı Kışlada toplanan Yunan askerleri sayısı 4 bini bulmuştu. Gece yarısı aldığım emirde, yarın İzmir’e gelecek olan 1. Kolordu Komutanının İzmir Askeri Valiliği görevini üzerine alacağı, süvari kolordusunun da İzmir ile Menemen arasında toplanması gerektiği bildiriliyordu. Bu nedenle 9 Eylül günü, Türk süvarisinin bir şeref günü oldu.”
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa İzmir’de
10 Eylül 1922 günü, Gazi Mustafa Kemal Paşa, yanında Mareşal Fevzi Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa, Garp Cephesi Kurmay Başkanı Yarbay Asım Bey ile beraber İzmir’e girmişlerdir. Bu geliş, onun İzmir’e dördüncü misafirliğiydi. Kendisinin ve İzmirlilerin özlem duyduğu bu kavuşmayla, sadece İzmir kurtulmamış, Kurtuluş Savaşı’nın son kurşunu da atılmıştı.
Gazi, Kordon’da arabasıyla ilerlerken;
“Bir rüya görmüş gibiyim” diye mırıldanmış ve İzmirliler tarafından büyük bir sevinç ve coşkuyla karşılanmıştır. Hükümet Konağı ile Konak Vapur İskelesi arasında büyük bir kalabalık oluşmuş, meydan hıncahınç dolmuştur. Öyle ki;
“O meydandaki ağaçlar, insan başından ve yüzünden bir zemin üstüne dikilmiş” sanılabilirdi. Alkışlar,
“Yaşa Mustafa Kemal Paşa” sesleri göklere yükseliyordu. Gazi, bir ara Hükümet Konağı’nın balkonundan kendisini çılgınca sevgi gösterisinde bulunan halkı selamlarken;
“Başarı benim değil, sizin milletindir” diye seslenmiştir.
10 Eylül 1922 Tarihli Vakit Gazetesi
Mustafa Kemal Paşa’nın;
“Hristiyanlara kötü muamelede bulunanların idam cezası ile cezalandırılacağı” emrini ordu birliklerine gönderdiği haberine yer verilmiştir.
Orient News’in başmakalesine dayanılarak verilen haberde, Yunan ordusunun yenilgisine değinilerek yaşanan felaketin Yunanistan açısından hem askeri hem de siyasi bir felaket olduğu değerlendirmesi yapılmıştır. Haberin devamında ise; “Yunan ordusu dağıldı. Türkler tarafından İzmir’in derhal işgal edilmesi muhtemeldir” haberine yer verilmiştir.
Makalemi; “Savaş, bir cinayettir, vatan savunması olmasa” diyerek, Gazi’nin sözüyle bitiriyorum.
09 09 2023
Ahmet Kürel
ADDGenel Başkan Baş Danışmanı