Kendi gökkuşağımın altına girip dans etmeye başlayalı tam 14 sene oldu. İkizleri kucağıma verdiklerinde gerçek dünya ile tanıştım ben de. Pamuk prensestim o güne kadar, o andan itibaren sanki koca ülkeyi bana bahşetmişler gibi kraliçe olmuştum çocuklarımın dünyasında. Her gün yeni şeyler öğretirken hayat bana, şimdi gerçek olanları vermiş, “Al yeniden başlıyorsun.” demişti.
Beraber büyüyecek, beraber yürüyecek, beraber koşacaktık el ele… Gözlerim açılmış, kalbim yeniden ve farklı bir ritimle atmaya başlamıştı artık. Yeni senfoniler çalıyordu kulaklarımda.
Başka evren, başka boyuttu bu. Yıldızların altı değil, yıldızların içinde parlıyorduk beraber.
Annelerin ayakların altında değildi, çocukları ile gördüğüydü aslında cennet. Bin şükür, çok şükür...
Her zaman annem gibi olmak, annem gibi büyütmek istiyordum çocuklarımı. Ne bir eksik ne bir fazla…
“Anne olunca beni anlayacaksın.”
Anladım annem.
Kalbini, bana bakışını anladım.
Kavgalarımızı, beni kucaklamanı…
Anne olunca nasıl büyüyor kalp. Tüm dünyanın sevgisi, merhameti giriveriyor içine insanın.
Tüm zorlukları, futbol maçında sana atılan top gibi göğsünde yumuşatıp kontrollü ve en uygun halde pas veriyorsun. O zorluklar; elimi her tuttuklarında, annem diye sarıldıklarında, evin bir ucundan “Anne, seni çok seviyorum!” diye seslendiklerinde, gözümün içine bakarken gözlerinde gördüklerimde silinip gidiveriyor.
Her geçen gün de, akan zamanda tüm dilekler onlar için; hüzünlerin onlardan uzak olması, gülüşlerinin solmaması için. Hiç büyümeseler, hep koynumda minicik kalsalar… Öyle olmuyor elbette! Zaman çok zalim, durmuyor, hızını kesmiyor. Onları da beni de büyütüyor.
Yolun çok başında olduğumun farkında olmam içimi biraz da olsa serinletiyor. Henüz dizimin dibindeler, yuvadan uçmadılar. Hala öğrenecek, yapacak, paylaşacak çok şeyimiz var beraber.
Şimdiye kadar pek çok şeyi birlikte yaşadık ama doğal olarak bundan sonra kendi başınıza yaşayacaklarınız, yaşamak isteyecekleriniz olacak. Âşık olacaksınız mesela. Belki hemen bana anlatmayacaksınız. Ben gözlerinize bakarak anlayacağım ama içimde yaşayacağım duygularımı. Belki kalbiniz bin parça olacak. Yaşadığınız acıyı, üzüntüyü geçmeyecek sanacaksınız ama geçecek.
Siz yüreğinizden, gözünüzden yaşlar dökerken ben dökülen her damlaya kurban olacağım.
Bazen gizli saklı, benden habersiz (siz öyle sanacaksınız…) evden kaçacaksınız. Dışarıda sizi bekleyen, sabahlara kadar eğlenecek bir dünya olacak, çok güleceksiniz. Ben sizi evde bekliyor olacağım. Siz geldiğinizde de yaşadığım neredeler, kimlerle birlikteler kaygılarını belli etmemek için uyuyor numarası yapacağım belki de.
Bazen savunduğunuz fikirler için sizi eleştirecek, hevesinizi kıracaklar ama yılmayın, kendinize güvenin yeter. Mutluluktan sarhoş olup hayaller kurduğunuzda, düştüğünüzde, kalktığınızda hep size uzanan bir çift el olacak yanı başınızda.
Gözünüzden akan yaşların her zaman mutluluk için dökülmesi tek temennim olacak.
Kalbimi dolduranlarım, içimi ısıtan sevince boğanlarım, bir annenin isteyeceği en önemli şey evlatlarının sağlıklı olmasıdır. Hayat size ne sunarsa sunsun ben yanınızda ve size destek olmaya yaşadığım sürece devam edeceğim.
İçinizdeki çocuk her zaman daim olsun, canlı kalsın.
Zeytinci bir ailenin kızı olarak, zeytin ağacının köklerini toprağa sıkıca sardığı gibi sevgimle sardım çocuklarımı. Biliyorum onlarda bir gün başka yerlerde kök salacak ama benim sevgim, zeytin ağacı gibi onlara sonsuz ve ölümsüz kalacak…