Babacan Pesenkurdu, her ay
‘’Babacan Pesenkurdu ile Aşk Fasikülü’’adlı sayfası ile
ince belli bardağınızdan çayınızı yudumlarken,
ya da zeytinyağınıza bol kekikli kahvaltınızı tamamladıktan sonra,
kırk yıla inat, bir fincan kahveniz ile,
Magazin İzmir’de, sizlerle birlikte olacak.
Belli mi olur…
öyle ya,
İzmir’imiz burası,
belki öğleninde,
belki akşamında,
ehlikeyfinizdeki sohbetlerinizde, bahsi geçecek sayfamızın…
Neler olacak bu sayfada diye sorarsanız,
İzmir olacak desem,
Aşk olacak,
muhabbet olacak desem.
Adı üstünde ’’İzmir yahu’’ desem, yeterli olur sanırım…
‘’İzmir’’ dedim de,
birçoğumuz için arzın merkezi değil mi İzmir?
Ege’nin güzel şehri,
güzel insanların yüreklerindeki iyi niyetin,
gülümsemelerine yansıdığı şehir.
Bu şehir değil mi?
Mustafa Kemal’in,
’’ben İzmir’i de,İzmirlileri de çok severim’’dediği...
Kordonunda kahkahaların gözyaşlarını sildiğimiz…
İmbat sesinde, güzel bir kızını gördüğümüz,
İzmir, değil mi?
O İzmir değil mi dağlarında çiçekler açan…
O İzmir değil mi,
edebiyat hocalarım Muhittin Bilgin ve Memet Zeki Gündüz’e,
bu şehir için muhteşem bir çılgınlık yapacaklarını söylettiren
ve yapılan araştırmalara göre, Avrupa’da hiçbir şehre nasip olmayan bir antolojiyi hazırlattıran…
Evet,
’’İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar’’ adlı bu antoloji, Avrupa’da ve dünyanın bir çok yerindeki şehre nasip olmayan bir zenginlikte…
Altı yıl gibi bir eser için uzun sayılabilecek bir zaman zarfı içinde,
Türkiye’de ki bütün il ve ilçe kütüphaneleri ve elbette,
bence en az o kütüphaneler kadar kıymetli sahaflar dolaşılarak,
büyük ve kombine bir çalışma ile, içinde İzmir geçen ya da İzmir’e yazılmış şiirlerin toplandığı bir antoloji…
Bin iki yüz sayfa.
İki bin şiir.
Altı yüz şair-ozanın yazmış olduğu İzmir’in Dağlarında Çiçekler Açar adlı antoloji, edebiyat dünyamızdaki yerini aldı, naçizane benim de bir şiirimin burada bulunması,
varsın, o da benim zenginliğim olsun…
İzmir işte dostlar…
O İzmir ki,
dünyanın ilk zarafet okulunu, ilk konservatuarını açan,
Ünlü Ozan Sappho’nun, karşı kıyıya (Smyrna) geldiğinde
‘’Ah be sevgilim,
gel gör ki burada,
kadınlar, erkeleri ile aynı sofrada,
aynı zeytini, aynı yağı yiyip,
aynı kadehten,aynı şarabı içiyor’’ diye kocasına yakındığı…
O İzmir ki Atilla İLHAN’ın memleketi…
On altı yaşında Nazım’ın şiiriyle okul bahçesinde yakalandığı…
Lise sonda, birçok okuduğu ünlü şairi geride bırakarak, CHP Şiir Yarışmasında ikincilik ödülünü aldığı...
O İzmir ki,
hukuk öğrencisi Atilla İLHAN’ın ilk kitabı DUVAR’ın,
bir çok sayfasında, karşımıza çıkan …
Hasret olan,
ana kokan,
aşk kokan,
ehlikeyifte muhabbet olan…
O İzmir ki,
İLK KURŞUN bakışlı delikanlılarının nezdinde ,
daha mühimdir en değerli yakuttan ,
daha da paha biçilmezdir,
güzel kızlarının topuk tıkırtıları …
Öyle ya;
endamının kıymetini bilir İzmir’in kızları,
ve elbette şiirler yazılır o güzellere,
ama
elbette Atilla İLHAN olabilmekte,
devasa bir mucizedir literatürde…
gel gör ki,
mucizeler kendi kendilerini yaratır…
Menemen’de doğmuş olmak 1925’in,bir Haziran sabahında,
yeterli bir nedendi,
’’Ben Sana Mecburum’’diyebilmek için…
Paris-İstanbul-İzmir üçgeninde şiir yazmak,
yazarken kanamak ve doyamamak aşka, yeterli bir nedendi Atilla İLHAN olmaya…
Zaman akıp geçiyor,
şiirler kağıt tozunda,ya bir aşığı bekliyor,ya bir ışığı,
bizlerde dediği gibi fötrlü Şairin ‘’dolaşıyoruz tenhalarında!’’
Ve dostlar, aklına gelmeyen başına geliyor işte insanın…
Bir sabah kalkıyorsunuz ve bakıyorsunuz,
günlerden Ekim’in on ikisi
AN GELMİŞ
ATİLLA İLHAN,
ölmüş…
Erkekler ağlamaz sözü ilk kimin safsatası bilmem ama
ben aksıra tıksıra ağlarım, her Ekim’in, on ikisinde…
Zoruma gitti,
FÖTRLÜ ŞAİRİMİN,
ÖLÜMLÜ olması…
Bu köşede, İzmir’de gerçekleşmiş olan etkilerin etkisini, gerçekleşen olan etkinliklerden küçük bilgiler bulacaksınız. Yeni çıkacak olan müzik albümleri, kitaplar ve oyunlar hakkında bilgiler de vereceğim.
Sürpriz röportajlarla da buluşacağız Magazin İzmir’de sizlerle…
Evet. Türkiye’ye yeni bir soluk getirecek olan Magazin İzmir ile oldukça iddialı olduğumuzu biliyoruz. Yeteneklerimizi biliyoruz ve çok çalışıyoruz.
Sizlerin de teveccühleriyle, istediğimiz noktaya geleceğimizi biliyoruz.
‘’Ya nasip’’ deyip çıktık yola…
Söz biter mi?
Bitmez elbet, bu da virgülümüz olsun…
Her sayıda duayen şairlerimizden esintilerin olduğu, edebiyat dünyasında yer alan yeni solukların da eserlerinden küplerin olduğu, naçizane benim şiirlerimi de bulabileceksiniz her yazımda
Şimdilik, kalın sağlıcakla.
‘’Ben seni sevdim’’
Ben seni sevdim….
Masada MERLOT,
günah kırmızısı.
Eski İzmir teneke tulumu, biraz küflüsü makbulü.
Masanın bacakları denizin içinde, benimse ayaklarım...
Hissetmesem de, denizin içinde.
Deniz, Çeşme,
‘’Ege’nin en büyük havuzu.’’
Öyle deyip severdin ya, sonra ben de severdim.
Ben senin sevdiğin bir çok şey’i sevdim;
Hatta, senin sevmediğin seni bile,
çok, ama çok sevdim!!!
Boyozu sevdim mesela.
Yanında karabiberli az rafadan yumurtayı,
kafadan sevdim.
Seninle geçen her an’ı, nan gibi aklıma yazmayı sevdim.
Kızlar Ağası’nda dibek kahvesi içmeyi…
İlknur’a senin için fal baktırmayı sevdim.
Ben seninle yaşamayı sevdim.
Foça’yı sevdim,
Urla’yı,
Tanju Okan’ı.
Hep içime seni kattığı için,
O’nun
’’Kadınım’’ şarkısını sevdim.
Elbette Çeşme’yi,
Efes’i,Ada’yı
ve elbette Şirince’yi…
Şirince’deki binlerce şişeyi.
Şişelerdeki şarabı,
Ömer Hayyam’ı,
seninle helali, sensiz haramı sevdim.
Sen gittiğinde, seninle geçen her anımı yaşattığı için,
Allah’a şükretmeyi sevdim.
Ben seni sen gittiğinde….
Ben seni, ben gittiğimde bile sevdim.
Bizim hikayemiz bittiğinde, sana aşık olan o yüreğimi,
ÇOK, AMA ÇOK SEVDİM.